HER ŞEYİ YAK

2.1K 502 233
                                    

"Bu bir anlaşma mı?" Ağzı dolu olduğu için kafasını öne doğru evet der gibi salladı. Üç isteğe karşı bir istek. Ne isteyebilir diye kafamdan art arda geçirdiğim şeyler karşısında yüzümün yandığını hissettim.

"Neden bu kadar kızardın. Aklından geçeni istemeyeceğim" dedi sırıtarak. Kızarmadan morarmaya geçen yüzüm hala yanarken, elime bardağı alıp öyle düşünmedim gibi tavır sergiledim.

"Üç isteğe karşı bir istek" dedim. Düşünür gibi yaptım. Ne isteyebilirim? diye kafamdan bir sürü seçenek geçirdim.

"Soru sorabiliyor muyuz" Kafamda bir sürü soru dolanıyordu.

"Olabilir" dedi omuz silkerek.

"Tamam bir tanesini gece isteyeceğim'' yukarı kalkan kaşlarına ve sırıtan dudaklarını görünce "Neden öyle heveslendin düşündüğün şeyi istemeyeceğim '' dedim. Sırıtan dudakları genişledi "Vaayyy'' dedi elini yumruk yapmış baş parmağı havada yana eğdiği kafasını sallayarak. Yaptığı harekete gülümseyerek devam ettim. "Bir tanesini gün içinde soracağım'' Kafamda dolanan soruların biri gidip biri geliyordu. Merak ettiğim o kadar çok şey vardı ki öncelik belirlemeliydim. "Ne zaman istersen güzelim, ben buralardayım.'' Onunda bana soktuğu lafı önüme gelen saçlarımı geri atarak anlamamış tavrı yapıp, "Son isteğimi yarın sabaha bırakıyorum." Dedim. Son kelimesinin düşüncelerime gönderdiği uyarılarla aniden canım sıkıldı. Bugün son gün yarın burada olmayacağım...

"Doktor yarın gelecek'' dedim. Son gün olduğunu Yaman'a da hatırlatmak istemiştim.

"Sanmıyorum bütün gece kar yağdı, yollar kapanmıştır'' Ani hareketle ayağa kalkıp mutfak camından dışarı baktım. Buhar olmuş camdan bir şey göremeyince elimle çabucak kendime görüş alanı açtım. Kar hala yağıyordu. Dışarda gördüğüm toz bulutu gibi yağan karın beyazlığını seyrederken, Yaman da yanıma gelmişti. Ellerini arka ceplerine sokmuş benim açtığım alandan benim gördüklerime baktı.

"O nazik doktor bu havada değil gelmek, kıçını yataktan bile kaldıramaz.'' Söyledikleri beni hem güldürmüş hem de içim de rahatlatma oluşturmuştu.

Kahvaltı masasını toplarken, karın yağmasını umarak, arada bir camdan bakıyordum. Yaman odasındaydı. Bulaşıkları makinaya dizip, sildiğim tezgâh aralarında dördüncü bakışımla işim bitmişti. Doktorun yarın gelecek olması beni çok üzmüştü. Yaman'dan ayrılmak onu bir daha görememek korkutuyordu beni. Bana baktığında, gülümsediğinde içimden eriyormuşum gibi oluyorum. Bana sarıldığında duyduğum huzuru, güveni hiç yaşamamışım gibi sadece onda yaşıyormuşum gibi hissediyorum. Bilmediğim duygular mı? Kimse bana onun gibi sarılmadı mı? Kimse bana onun gibi bakmadı mı? Gülümsemedi mi? Güvende olduğumu hissettirmedi mi? Gözlerime biriken yaşlar görüş alanımı bulanıklaştırınca karamsar düşüncelerime hemen bir son vermeliyim diye kendimi uyardım. Gözlerimdeki nemli ıslaklığı elimin tersiyle silerek derin bir nefes aldım.

Kar hala yağıyordu. "Belki bir gün daha'' dedim

"Bir gün daha mı?'' O kadar dalmıştım ki Yaman'ın geldiğini ne söylediğini fark etmedim. "Nee?''

"Bir gün daha dedin'' Seslimi söylemiştim inanamıyorum.

"Diyordum ki... bana bir gün daha katlanmak zorundasın''

"Evet başımın belası sana bir gün daha katlanmak zorundayım'' Gülümseyerek, şaka yapıyor gibi söylemişti. İki omzumdan tutarak beni kendine çevirdi.

"Ben İstemediğim hiçbir şeye katlanmam'' Tuttuğu yerden ellerini kollarıma doğru kaydırdı.

"Hiç kimseye de katlanmam. Âmâ senin baş belası olduğun doğru'' Gülümsüyordu. İşaret parmağını burnumun üstüne dokundurdu. Açık kalan ağzımı kapattım.

"Kızaran baş belası'' kahkahası mutfakta yankılandı.

"Sana dokununca böyle kızarırsan, öpsem ne olursun merak etmeye başladım'' dediğinde arkasından bakakaldım. Aslında aklımdan geçen, öper miydi? öpse nasıl hissederdim? Bunları düşünürken tekrar açılan ağzımı kapayıp kendime gözlerimi devirdim. Hemen sırtımı pencereye yaslayıp, kollarımı da göğsümde birleştirdim. Başımı da hafif yukarı kaldırıp kalakaldığım pozisyonumu değiştirdim. Sırtı bana dönük su için Yaman'a, etkilenmemiş görüntümle bakıyordum. Aklına bir şey gelmiş gibi ani dönüşüyle bana baktı.

"Izgara yapalım mı?''

"Nerde bu havada mı?'' Dedim. Hala pozisyonumu koruyordum.

"Evet bu havada dışarda''

"Çok soğuktur, karda yağıyor, nasıl yapacağız?'' Aslında birlikte soğuktan donalım dese kabul ederim.

"Arabayı dışarı çıkarıp garajda yapalım. Senin bir yerin mi ağrıyor?''

"Yok yok ağrımıyor. Tamam, bende salata falan yaparım.'' Birden pozisyon değiştirmiş neşeli tavrıma gözlerini kısmış bakıyordu.

"Ne pişireceğiz tavuk mu? Et mi?'' dedim. Kendimi çimdiklemek istiyorum.

"İkisinden de pişirelim.'' Yaman dolaptan etleri çıkarıp tezgâhın üzerine koydu.

"Bunlar böyle çözülür mü?''

"Acelemiz yok'' dedi. Yeni kahvaltı yapmıştık ve acıkmamıza çok vardı.

"Ben bana aldığın kıyafetleri katlamak istiyorum. Orda çantalarda kaldılar. Kutu gibi bir şeyler var mı?'' Yaman birkaç çantayı kendi odasına bıraktı. Kalanları da ben alıp onu takip ettim.

"Dolaba yerleştir''

"Senin dolabına mı? Gerek yok yarında gidebilirim. Kutu falan olurdu''

"Şu iki çekmecede boş, onları da kullanabilirsin. Gidersen de geri toplarsın. Kutu falan yok'' Diyerek odadan çıktı. Tuhaf olsa da hoşuma gitmişti. Bütün poşetleri yatağın üstüne boşalttım. Geri gelen Yaman,

"Bunlarda kurumuşlar'' içinde kendisinin de olduğu kıyafetleri, yatağın üzerine bıraktı.

"Tamam hepsini katlarım'' diyerek Yaman'a gülümsemiştim. Oda gülümseyerek tekrar odadan çıktı. Masanın üstünde duran bilgisayardan müzik açabilir miydim? Üzerindeki düğmelerden birine dokundum. Açılan ekranda YAMAN ACAROĞLU yazısı dikkatimi çekse de müzikler yazan kısma tıkladım. Çoğu yabancı şarkıdan oluşan listeye bakarken ilk gördüğüm Duman-Herşeyiyak şarkısını açtım.

Yaman'ın dolabından fazla askıları çıkardım. Döktüğüm kıyafetlerin arasında iki tane elbise vardı. Siyah uzun olanı elime aldım. Boncuk askılı çok güzel bir elbiseydi. Nerde giyebileceğimi düşünüp almıştı. Hiç giyemeyeceğim elbiseye hayran kalsam da dolaba astım. Senin yerine biri giyer düşüncelerimi, hemen kovdum. Şarkıya eşlik ederek diğer kıyafetleri de asıp pantolonları katladım. İç çamaşırlarını çekmeceye yerleştirdim. Küçük poşette gördüğüm şeye gözlerimi devirdim. Kadın peti almıştı inanamıyorum her şeyi düşünmüş. Onu da çamaşır çekmecesine en alta koyup kapattım. Aslında aldığı şeye içimden teşekkür ettim. Ben hastanede falan olursam kime ne diyebilirdim. Düşünceli Yaman diye kendi kendime gülümsedim. Eldiven çorap atkı gibi diğer tüm her şeyi diğer çekmeceye yerleştirdim. Çantaları da toplamıştım. Şarkı kaçıncıya tekrar çalıyordu. Tekrar da olduğunu fark etmemiştim. Diş fırçasını da alıp eşlik ettiğim şarkıyı kapattım. Döndüğümde kapıya yaslanmış, Yaman bana bakıyordu. Ne kadar zamandır oradaydı.

"Özür dilerim sadece müziklere baktım.'' Sormadan bilgisayarını açtığım için utanmıştım.

"Sesin çok güzel'' beni duymuş.

"Öylemi? ama Duman söylüyordu ben değil'' Ben sadece mırıldanmıştım duymuş olamaz.

"Ben sadece senin sesini duydum'' dedi. Gözlerindekibakışı çözemedim farklıydı farklı bakıyordu.    

DERİNWhere stories live. Discover now