GÜLÜMSE (5)

1.3K 210 470
                                    

İlk şarkının bitimiyle, İçten yakarışlarıma karşılık vermeyen Yaman'dan, bende çekmiştim gözlerimi. Neden bu kadar canım yanıyordu ki? Bu acı da neydi böyle?

Aslında daha dün hastanede, çocukluk anılarımı hatırlayarak uyandığımda, hayatımdaki Uygar'ın gerçekliğini de birkaç kareyle anımsamıştım. Bu birkaç kare bile bana yetmiş daha fazlasına gerek duymadan Yaman'la yaşanmışlıkları, yok saymalıyımı seçmiştim.

Benim için o an önemli olan tek şey, Uygar Yaman'ı görmemeli ve bu hastaneden bir an önce gidilmeliydi. Aksi takdirde sonuç felaket olurdu.

Sonrasında, Tuna'nın anımsattığı gerçekler, yaşadığım hayatın sadece bir gecelik karesiydi. Yaşanmışlıkların yok sayılamayacağı bu karelerden o kadar çok vardı ki öncesinde de anımsamak dahi istemezdim. Unutmuş olduğum o kareleri Tuna, hislerimi bilmeden tekrar hatırlatmış, bu bana aynı karenin içindeymişim gibi tekrar yaşıyormuşum gibi acı vermişti.

Derin gururlu ve masumdu. Ben onun kadar masum değildim. Birde sürekli Yaman'ın sözleri dolanıyordu düşüncelerimde. -senin gibilerle işim olmaz- ve dedesinin haklı sözleri -Ne idüğü belirsiz gelin- ve hayatımdan bir kaç kare daha -Üzgünüm bir daha bebek sahibi olamazsınız- Tuna'yı çok sevdiğini duydum!- Beynimi kemiren hatırlamak dahi istemediğim yaşanmışlıklarım vardı benim. Bu gerçekler Yaman'ı tamamen unutmam gerektiğini seçtirmişti. Derin, yani o tertemiz, masum ve gururlu kız beni aşardı.

Oysa şimdi karşımda oluşu ve bana bakmayışı, neden bu kadar çok canımı yakıyordu ki? Üstelik onun da benden vazgeçmesini defalarca dilemişken.

İçimdeki bu dayanılmaz acı, yerin dibine sokan bu utanç karşısında, etten kemikten sıyrılıp bir an önce benden kaçmak isteyen ruhum bile hazırlamıştı kendini. Daha fazla dayanamayacağımı bende anlamıştım. Çoktan vazgeçtiğim bu dünyada ki hayatımın bir an önce sonlanması için Uygar'ın bardağını kaldırmıştım.

Yaptığım bu hareketin sonucunu Uygar bilmiyordu ama ben, Özdemir'i çok kızdıracağını biliyordum. Uygar'ın bardağını kaldırarak ona meydan okumuştum. Tehditlerinin ve zorbalıklarının artık işe yaramayacağını, Uygar'a ait olduğumu herkesin önünde özellikle ona açıkça göstermiştim.

Uygar bu âlemde bunu bilmeyen yoktur demişti. Hatta defalarca Ekrem amcayla bu yüzden kavga etmiş, Ekrem amca da bunun olabileceğini bildiği için asla diyerek hiçbir zaman izin vermemişti. Özdemir de biliyordu bunun ne anlama geldiğini. Silahına elini attığın da Ekrem amca gibi bende yanılmadığımı anlamış, arkamdan gelecek kurtuluşa teslim olmuştum.

Şimdi tam önümde; ilanımdan memnun olmuş sırıtmasıyla biraz daha kaba oturan Uygar, hemen yan tarafında ki locada, belki beni bulmak için gelmiş ama gördükleri karşısında bulduğuna pişman olmuş, başını bile kaldıramamış Yaman ve kızlarla ilgili gözüken, onunda hiç oralı olmadığı, Zafer.

-Önce sana bir isim bulalım. Sen hatırlayana kadar kullanırız-

-Derin mi? Neden Derin?-

-Sana bakınca gördüğüm şey bu-

Şimdi neden bakamı yorsun? O kadar mı kötü? Sen, karanlık duvar diplerine oturmuş, ağlayan Gülümse ile tanıştın aslında, hatta ona isim verip, Derin dedin, tanımadın mı? Bak buradayım.

Belki de bu Derin'e nasıl bakılır onu bilemedin! Belki de hayatında bir yerlere kayamıyorsun. Belki de üzgünsün! Vazgeçtiğin için, benim kırılacağımı düşünüyorsun! Üzülme, bu kız hiç kırılmaz. Senin tanıdığın sürekli ağlayan, baş belası, kırılgan masum kız değilim ben. Aksine, hiç akmaz gözyaşlarım, yüzümde göremezsin. Yalnızlıktan da hiç korkmam hatta çok severim. Çok da güçlüyümdür, gördüğün gibi acıdan bayılmıyorum. Hadi bir defa kaldır gözlerini.

DERİNWhere stories live. Discover now