AŞK VE GURUR

2.1K 486 308
                                    

O gelene kadar bende yatak odasına gidip üzerimdeki krem rengi kazağı çıkarıp aynı modelin diğer rengi olan siyah kazağı giydim. Aynada saçlarımı düzeltip tekrar mutfağa döndüm. Ben tabaklara etleri servis ederken, siyah gömlek ve siyah pantolon giymiş Yaman, harika görüntüsü ve tanıdık kokusuyla mutfağa girdi. Bakakaldığım bakışlarıma bakmadan gülümsedi. Benim koyduğum bardakları kaldırdı. Dolaptan çıkardığı iki kadehi ve şarabı masaya koydu.

"Salata harika görünüyor'' açık kalan ağzımı kapatıp "hı hı'' dedim, salataya döndürdüğüm gözlerimle. İçine ceviz içi badem gibi şeylerde koymuştum.

"Ekmekleri kızartmışsın'' dedi.

"Sevdiğini biliyorum'' dedim beğenmesine sevinerek. Eliyle otur der gibi yer gösterdi. Yüksek tabureye her zamanki yerime oturdum. Yaman da karşıma oturup kadehlere şarap koyarken bu anımızı da listeme kazıdım. Ama eksik bir şeyler vardı içimi burkmuştu. Normal bir çift olsak dolaptaki siyah elbiseyi giyer, müzik açar, makyaj yapar, masaya da mum falan koyardım. Bunları düşünmüştüm ama cesaret edemedim. Çünkü biz iki sevgili ya da evli değildik. Böylede çok güzel deyip kendimi teselli ettim.

"O elbiseyi giydiğini göremeyecek miyim?'' dediğinde düşüncelerimden sıyrılıp ona baktım.

"Hangi elbiseyi.'' dedim. Basit bir şey söylemiş gibi omuz silkerek,

"Siyah olanı.'' dedi. Bana bakmadan çatalla sıkıştırdığı eti kesiyordu.

"Onu giymemi mi istiyorsun.''

"Üzerinde görmek isterim.'' Biten kadehleri dolduruyordu. Bende giymek isterdim ama çok şık bir elbiseydi. Makyaj yapmadan uygun ayakkabı olmadan olmazdı.

"Ona uygun ayakkabılarım yok, uzun olur ve makyaj isteyen bir elbise. İçinde güzel durmam.'' Diyerek mazeretlerimi sundum.

"Makyaja ihtiyacın yok.'' Dedi. Bu sözü beni mutlu etmişti. Hemen unutulmazlar listeme yolladım.

"Gördüklerinle yetinmek zorundasın'' diyerek gülümsedim.

"Böylede çok güzelsin'' dediğinde kadehimdeki son yudumu aldım. Oda hemen doldurdu.

"Burada başka evler var mı?'' diyerek konuyu değiştirdim. Anlamış gibi sırıttı.

"2 km karede yok. Bu alan bana ait.''

"Sana mı ait? ama burası orman''

"Evet, orman kalabilmesi içinde çok savaşlar verilmiş. Dedem Pes etseymiş şimdi taş binalar olmuştu buralar.'' Dedi. Şarabın verdiği cesaretle birkaç sorumu da sormalıydım hemen.

"Resim yapıyorsun ama ressam değilsin'' ne iş yapıyorsun sorumu dolandırıyordum.

"Hayır o sadece hoşlandığım bir hobim.'' Bu sözleri hafif gülümseyerek söylemişti.

"Gitar çalmanda mı öyle''

"Onu uzun zamandır çalmıyorum. Lise yıllarımdan kalma.''

"O halde ne iş yapıyorsun.'' Dedim dolandırarak öğrenemeyecektim. Şimdi çatık kaşlarla bana bakıyordu. Gülümseyerek karşılık verdim.

"Zengin ve havalısın oyuncu ya da manken misin?'' Bende pes etmiyordum. Çatık kaşları hafif gülümsemeyle normale dönerken kafasını sağa sola salladı. Ne iş yaptığını söylemek istemiyordu. Bende diğer sorularımla şansımı deneyecektim.

"Buraya yalnız mı gelirsin, yani sık sık mı geliyorsun. Ailen ya da kız arkadaş...'' Yamanın ne yapmak istediğini anladım kızmış bakışıyla öğrenmek istediklerim suya düşmüştü. Sözlerim yarım kalsa da şaraptan bir yudum alıp anlamamış tavrı yapmaya çalıştım.

DERİNOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz