bölüm yirmi dokuz ➡️

2.4K 186 69
                                    

Hastane çıkışından 1 ay sonra

Son zamanlarda Youtube'a girmekten çok Instagramdaki canlı yayını kullanıyordum. Yoongi ile canlı yayın açıyorduk. Yayınımızda bol bol sevgi sözü, öpücük ve kıkırdama oluyordu.
Yoongi'yi kaçıranlar hapise atılmıştı. Bizim hayranlarımızın nefreti ile yaşıyorlardı. Yoongi benimle kalmaya başlamıştı.

Jimin solo çıkış yapmıştı ve ilk şarkısında benimle düet yapmıştı. Yapımcısı Yoongi'ydi. İyi de kazanıyordu, giyiminden saç rengine kadar değişmişti.

Yoongi de öyle. En son saçını pembe yapmıştı. İddiayı kaybettiği için.
Üstelik biz video çekerken kaybetmişti.

"Ya Yoongi!" Odamdan ona bağırdım. "Tanrı aşkına şu ayıcığımı nereye götürdün ?!" Odamdan ayaklarımı sürükleyerek çıkarken elindeki telefona bakarak yorumları okuyordu.
"Tatlı tatlı !
Unnii~
Ayıcıklı pijama-" Kahkaha atmaya başladı. "Canlı yayında~!"  Kahkahalarının arasında zor konuşuyordu. O sırada yavru köpek ayağıma dolanmıştı. Gülümseyerek onu kucağıma aldım.
Ön kamerayı açtı. "Evet YeonSUga shipperlar~! Bir kaç saat içinde ikimiz güzel bir yerden canlı yayın açacağız. Şimdilik bay bay~!" dedi ve yayını kapattı.
Telefonu koltuğa attı ve bana geldi. Topuzuma bir kez vurdu ve omuzlarımdan tutup bana eğildi.
"Yarın..?" O sırada Tata ona tatlıca havladı. O da Tata'ya bakarak güldü. Ona Tata diyorduk, Tae ona bu ismi vermişti. Yani köpek de alışınca... "Annenin kucağından in. Burada onunla konuştuğumu görmüyor musun ?"  Tata'yı alarak yere bıraktı ve elleri tekrar benim omzuma yerleşti. "Yarın..?"
"Üniversitenin ilk günü..?"  Elleri yanaklarımı buldu. "Hayır şapşal. Başka bir şey ?" dediğinde dudaklarımı birbirine bastırarak düşündüm. "Uhm..."
"Hm ?"
"Uhm..." Başını sallayarak konuştu. "Cidden bilmiyor musun ?" Gözlerine bakarak cevaplamış oldum. "Aslına bakarsan bende bilmiyorum. Boşver gitsin." Dudağını hızlıca benimkilerle buluşturarak geri çekildi.
Beni omzumdan tutup arkama çevirdi ve banyota doğru ilerlemeye başladık. "Yüzünü yıka. Kıyafet hazıtlıyorum sana. Gezmeye gideceğiz!" Beni banyoya ittirdiği gibi odama gitti. Kesin en bol pantolonumu ve en uzun tişörtümü koyacaktı. Hep öyle yapardı çünkü.
Neymiş, 26° son derece soğuk olurmuş, erkekler bakmasınmış  falan...filan.

Kenardaki yüz yıkama jeli ile yüzümü yıkadım ve havluya kuruladıktan sonra odama geçtim.

Yatağımın üstüne konmuş kot şort, kırmızı karolu gömlek ve beyaz kısa kollu tişört ile ona baktım.

"Suga'yı gördünüz mü acaba ?" Gülümsedi. "Gideceğimiz yer hem kalabalık değil,  hem de sıcak. Şanslı günündesin."

(...)

Kısa araba yolculuğu sonrası geldiğimiz yere baktım.
Uçurum gibiydi ancak korumaları vardı. Aşağı rahatça bakabiliyordunuz ve etraftaki ağaçlarda araları açık şekildeydi. Düzenlenmiş uçurum kenarı ormanı, gibi bir yerdi.
Ben aşağı sarkarken Yoongi omzumdan telaşla tutup sıktı. "Düşeceksin." Ona gülümsedim. "Düşmeyeceğim. Hem düşmem ki bak korkuluklar var." diyerek gülümsedim. "Her ihtimale karşı." dedi ve elini belime sardı. Birlikte o manzaraya baktık. Dağlar, yeşillik, güneşin loş ışığı.

Yoongi ile
mutlu olduğum
bir anı
daha.

Ondan ayrıldım. Korkuluklardan uzaklaştım. Beni yere oturturdu. "Beni bekle. Hemen geleceğim." dediğinde ise başımla onayladım. Arkamızdaki küçük kulübeyi fark etmemiştim. Oraya baktım.

Kulübenin yanında yerde parlayan bir şey vardı. Yavaşça yerden kalkarak üstümü silkeledim ve oraya ilerledim. Yere eğildim. Yerdeki parlayan gümüş kolyeyi aldım ve incelerken elimden düştü. Önünde korkuluk olmayan yere gitti.

Bana biraz uzak kaldığından kolumu uzatıp alırken dengemi kaybedip o yerden yuvarlanmaya başladım.

Yazarınız finali bilmem kaç bölüm geriye çeker~

youtube || min yoongiWhere stories live. Discover now