otuz sekiz.

1K 85 27
                                    

Koltuğa geri döndüğünde gergin hissettiğim için dudağımı hafiften ısırmaya başladım. Bu adam ciddi miydi?

Ona yaklaştım ve alnındaki bir tutam saçı tutarak kafasını geri çektim. "Ciddi misin sen?" Elime hafifçe vurarak saçını kurtardı. "Çek elini. Saçım kopacak."

Koltukta yanına oturdum ve konuştum. "Söyle söyle. Bir şey söyle."

"Bir şey." Küfür etsem mi etmesem mi ben de kararsızdım aslında. "Neyden pişmansın?"
"Nişanı bozmaktan," Dedi bu sefer. "Peki neden nişanı bozdun?"
"Sana zarar verdiğimi düşünüyordum." Başını bana çevirdi. "TaeHyung demişti; sevdiğim kişiden onun iyiliği için uzaklaşabilirim diye. Yakınında durup seni acıtacağıma,uzağında durup kendi canımı acıtırım. Yani başta bunu gizli tutabiliyordum ama o gece... o gece içimde tutamadım." Dolan gözlerini saklamak için başını sağa sola salladı ve gözlerinin altına bastırdı hafifçe. "Bana zarar vermedin."

"Seninle çıktığım için ölüyordun. Sana verdikleri o ilaç mıdır, nedir artık, beni öyle düşündürdü. Sen benim yüzümden ölmek üzereydin." Bu sefer gözyaşları durmamış akıyordu. Yüzünü ellerim arasına aldım ve akan gözyaşlarını sildim. "Ama artık öyle bir sorunumuz yok ve olmayacak da." Bende onu ağlamasına dayanamamış, ağlamaya başlamıştım. "Bu muydu yani?" Ellerim arasındaki başını yukarı aşağı salladı. "Salak. Bunu konuşarak da çözebilirdik."

Yanaklarındaki elimi tuttu. "Ö-özür dilerim." Hıçkıra hıçkıra ağlaması içime dokunuyordu. Bacağıma doğru eğilmiş, yüzünü kapatarak ağlıyordu, bende elimi onu saçlarında gezdirerek onu teselli etmeye çalışıyordum.  Yüzümü onun boynuna dokarak gözüken çene kemiğine minik bir öpücük kondurdum. "Geçti, tamam mı? Bak buradayız, iyiyiz, birlikteyiz, konuşuyoruz ve çözüyoruz." Kulağına konuşmuştum ve sırtındaki titreme yavaşlamıştı. "YeonSu..." dedi ve başını hafifçe kaldırdı. Yanakları sırılsıklamdı, gözlerinin etrafı kıpkırmızı olmuştu bile. Elimin tersiyle yanaklarını sildim. "Geçti, geçti buradayım." Bu sefer de bana sarıldı ve çenesini boynuma yerleştirdi. Böyle hissetmeyeli baya olmuştu...

  Sırtını patpatladım. "Artık her şey yolunda Min Yoongi. Ağlama."

Benden uzaklaştı ve gözyaşlarını sildi. Hala hafif hafif ağlıyordu ama. "Akşam seninle yatmak istiyorum. Bol bol sarılacağım sana. Ayrıca fanlara bu durumdan bahsetmen gerekiyor. Canlı olarak değil, videoyla."

Başımı sallayarak onayladım. "Tamam, video çekeceğim. Ama bir daha böyle saçma şeyler yapmak yok."

(...)

Kamerayı hizaladım ve karşısına bağdaş kurarak oturdum. "Tamamen bilgi amaçlı çekiyorum bu videoyu. Eğlenceli bir içerik yok, ancak yanında diğer videoyu da yayımlayacağım," dedim ve hafifçe öksürdüm. Saçımı geriye attım ve konuşmama devam ettim. "Yoongi ile ayrılmıştık, bunu biliyorsunuz. Evliliğin köşesinden dönmüştük ve bu kesinlikle benim için sindirmesi kolay bir olay değildi. Bugün Yoongi'yle konuştum, açtığım canlı yayından sonra alışveriş merkezinde tartışmıştık. Bilirsiniz Yoongi'nin ağzını bıçak bile açmaz, neden ayrıldığımızı onun ağzından almak pek kolay olmadı. Eve geldiğimizde zor da olsa her şeyi anlatmasını sağladım." Elimin üstü kaşınmıştı, orayı kaşırken aslında kamera karşısında ne kadar gergin hissettiğimi anladım. Sırf beni rahat hissettirsin diye perdeyi kapamıştım aslında... Hafif karanlıkta video çekiyordum.

"Benim çektiğim acını katlarcasını çekmiş..." Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Benim kaçırılıp hastanede ölümle yüzyüze olduğum zamanları kendi üstüne almış. Her şey onun suçuymuş gibi hissettiği için ayrılmış. Bana şöyle dedi: Yakınında durup seni acıtacağıma,uzağında durup kendi canımı acıtırım.
Bence bu gerçekten duygusal ve önemli bir cümle. Hayatınızda sık sık duyamayacağınız türden bir cümle. Benim de duyunca değerli ve önemli hissettiğim bir cümle." Saçımı geriye atrım ve hafifçe gülümsedim. "Uzun bir süre acısını içinde tuttu, dışa vurmadı ama bir yerde patladı o da...yani daha fazla tutamadı içinde. İyi ki de tutamadı, çünkü şimdi artık yoluna girdi."

Odanın kapısının çalmasıyla bağırarak yanıt verdim. "Meşgulüm!" Ardından kapıdan ses gelmedi. "Kimse girmesin diye kapıyı kilitlemiştim de." Kıkırdadım. "Kısacası Yoongi çok acı çekti. Benim de çektiğimden fazla. Kötülük olsun diye ayrılmadı benden, iyiliğimi düiündüğü için ayrıldı ve bence affedilmeyi hak ediyor." Başımı salladım. "Yoongi sık sık ağlamaz ama öyle bir ağladı ki, hıçkıra hıçkıra. Size bundan bahsettim diye trip atacak sonra, imajımı bozdun, diyecek ama banane. Ona minik bir ceza olsun bu da." Kendi kendime güldüm. "Duydum seni!" Dedi Yoongi kapının dışından. "Keseceksin o bölümü." Dedi ardından. "Yoo, kesmeyeceğim. Editlemeden paylaşacağım."

Kapıdan içeri girdiğinde şaşkınlıkla sordum. "Nasıl girdin?"
"Kapı açıktı." Dedi ve ellerini iki yana kaldırdı. O haline gülmeden edemedim. "Kilitledim sanıyordum." Dedim ve kameraya baktım. "Sanırım anlatmam gereken her şeyi anlattım." Yoongi başını salladı. "Hem de baya ayrıntılı anlattın. Dinledim hepsini." Göz devirdim. "Tamam o zaman." Dedim ve ekledim. "İnsanların tepkisi ne olur sence?"

Yoongi omuz silkti. "Onların tepkisi aramızdaki ilişkitiyi etkileyecek mi ki?" Başımı sağa sola salladım. "Hayır etkilemeyecek ama merak ediyorum. İyi mi konuşacaklar, kötü mü?"

"Bence iyi konuşacaklar. Sonuç olarak her şeyin bir sebebi olduğunu söyledin ve sebebi anlattın... İsteyen istediği gibi konuşabilir. Biz kendimizi biliyoruz. Ne yaptığımızı biliyoruz, bu yüzden sorun yok. Eğer hala tepkilerini merak ediyorsan, yapacak tek bir şey var." Dedi ve kameraya baktı. Demek istediği kamerayı kapat ve videoyu YouTube'a yükle'ydi. Başımı salladım. "Haklısın." Dedim ve kameraya gülerek el salladım. Ardından kaydı bitirme tuşuna bastım. Beni yerden kaldırması için elimi ona uzattım. Elimi tutarak beni çekti ve ayağa kaldırdı. Yanağını hafifçe sıktım. "Sağol Yoongi."

(...)

yeniden mer ha ba lar
bu bölümü de buraya bırakıyorum ve diğer kitaplara kaçıyorum
Kendinize iyi bakın!
-hyhyhye'niz

youtube || min yoongiWhere stories live. Discover now