⚜9⚜

28.2K 2.5K 645
                                    

"Ben ödeyebilirdim..." Taehyung, Jungkook'un gün boyunca onun için yaptıkları yüzünden mahcup hissetmekten alıkoyamıyordu kendini. Son birkaç gündür ikisi arasında adlandıramadığı bir elektrik vardı.

Taehyung'un duygularını yanlış yöne sürüklüyordu.

Jungkook kartını kadından geri alıp cüzdanına koyduktan sonra kağıtları katladı ve Taehyung'un eline verdi.

"Ailen sorarsa, seni benim zorladığımı söyleyebilirsin. Hatta beni kavgadan ayırmak isterken böyle olduğunu da söyleyebilirsin. Kızacakları kişi ben olurum böylece"

Taehyung iç çekti. "Yalan söylemeyi sevmem"

Jungkook ironiyle güldü. Oysa karşısındaki çocuğun yalan söylediği çok konu vardı. "Kim Taehyung." Taehyung önden adımlamaya başlamışken Jungkook ona yetişti. "Telefon numaramı al, yardıma ihtiyacın olursa...-"

"Bir daha olmayacak. Bugün için minnettarım, ama rica ediyorum, bu son olsun. İnsanlara zarar vermeden de kendimi savunabilmek isterim"

Jungkook, sadece bir itiraf bekliyordu ondan. Taehyung'un peşinden çıkıp kolunu tuttu ve kendisine çevirdi. "İlk izlenimim kötü olmuş olmalı. Ancak ben kötü biri değilim Taehyung" lafının arasında onun montunun şapkasını düzeltmişti. "Baştan başlayamaz mıyız? Arkadaş olarak"

"Sanmıyorum, ben seninle arkadaşlık edemem" tekrar yürümeye yeltelenmişti.

"Kim diyor bunu? Benim yaptıklarıma kimse eleştiri yapamaz"

Taehyung başını iyice montunun içine sakladı. Jungkook istediği cevabı almadıkça onu sıkıştıracak gibi duruyordu. Köşeye sıkışmıştı.

"Sen ve arkadaşların neler yaparsınız peki? Ben alfaların çevresinde olmaktan çekiniyorum. Kalabalık ve alkollü ortamlardan da ürkerim."

"Pekala, alfalar yok. Alkol yok. Kalabalık yok. Anlaşıldı."

Taehyung elini cebinden çıkarıp ona uzattı. Jungkook onun elini tutup incitmeden sıktı. Kendisinin aksine buz gibi elleri vardı Taehyung'un. Ellerini ısıtmak istemişti Jungkook, ama Taehyung çok tutmadan çekti elini. Tekrar yürümeye başladığında Taehyung'u durdurmadı Jungkook. Az önceki mutluluğu yok olmuştu. Yine her zamanki gibi yoklukta hissediyordu.

❁❁❁❁❁

Jin doğduğundan beri ölü olarak bilmişti kendini. Böylece bir korkusu olmamıştı. Ailesiyle fazla vakit geçirmeden, uzaktan sevmişti onları. Böylece kendisine bir şey olursa onlar çok üzülmezdi.

Ama bu çocuk Jin'in hayatını temellerinden sarsmıştı.

Her şey bir anda olmuştu, ondan uzaklaşacak vakti bile bulamamıştı. Şimdi ise bencil yanı ortaya çıkmıştı, bırakmak istemiyordu.

Ailesi olmasını, çocuklarının peşinden koşturmayı istiyordu.

Derin bir nefes alıp gözlerini silerken Namjoon ona baktı.

"Neyin var, canını mı yaktım?" Onun bacağından başını kaldırırken Jin elini onun saçlarına koydu ve geri yatırdı.

"Hayır, esnedim diye oldu herhalde" Jin kağıtları kenara koydu. "Geç oldu git artık"

"Biraz daha kalacağım" Namjoon gözlerini kapattı.

"Yarın okul var kalk hadi"

Namjoon homurdanarak kalkıp montunu aldı. Kapıdan çıkmadan hemen önce ona dönüp gülümsedi.

"Joon..." Jin biraz dikleşmişti. "Yarın çıkacağım hastaneden. Annemin evinde kalacağım"

Namjoon tekrar yanına döndü. "Bu harika, durumun iyiye gidiyor demek değil mi? İyi olmasa çıkarmazlardı."

Jin bir süre duraksayıp başını salladı. "Evet, tabi. Elbette iyiye gidiyorum"

"Adresini söyle, kaydedeceğim"

"Joon..." Jin utana sıkıla mırıldandı. "Gelmesen?"

Namjoon telefonunu tutan elini aşağıya indirdi. "Gelmek istiyorum, akşam seni göreceğimi bildiğim için tüm günüm mutlu geçiyor"

Jin, sorunlu kalbinin duracağını hissetti. Bu güne kadar hep kendinden bir şeyler vermişti. Artık bir şeyleri almak istiyordu.

Bencil olmak istiyordu.

Başıyla onaylayıp telefonu ondan aldı.

❁❁❁❁❁

Yoongi çantasını yere bırakıp başını duvara vurdu. Günler içinde başına gelen olaylar delirmesine neden oluyordu. Çantasının ön gözündeki prezervatif paketine baktı. Günde üçer tane buluyordu bunlardan. Bazen montunun cebinden, bazen çantasından çıkıyorlardı.

Başta koyup unuttuğunu düşündü.

Ama Yoongi orman meyvesi aromalı prezervatif alacak kadar aklını kaybetmemişti henüz.

Aynı günün öğle arasında kitabının arasından bir paket daha buldu. İnce

Etüt saatinden önce de buldu tabi. Tırtıklı.

Aklını kesinlikle kaybedecekti.

Jimin saklandığı duvarın arkasından çekilip sırıttı. Kendi çapında önlemini alıyordu sadece. Yine de Yoongi hangisini beğenir bulamamıştı.

Arkasını dönüp çantasındaki diğer paketin jelatinini açtı. Belki de geciktirici seviyordu.

"Jimin." Jimin kulağının hemen arkasından gelen hırlamayla panikleyip kutuyu fırlattı. Yoongi eline düşen pakete bakıp iç çekti.
"Geciktirici? Kendimi tutabilecek kadar iradeliyim ben! Hayret vericisin Jimin" paketi insanlar görmeden onun çantasına koydu. "Kesinlikle seni anlayamıyorum"

Jimin tırnağını ısırdı. "Bu yaşta hamile kalırsam çok zor olur"

"Ortalık yerde üstüne mi atlayacağımı sanıyorsun? Gerçekten gururumu kırdın Jimin"

Jimin yere baktı. Biraz utanmış gibiydi ve yapacak açıklaması da yoktu.

Yoongi iç çekip onun saçlarını kurcaladı. "Şeytani şeyler yapacağımız zaman, yanımda bir paket bulunduracağım Jimin, kafana takma böyle şeyleri"

"Ah, küçük düştüm, teselli etme beni" Yoongi'nin elini ittirip gözlerini devirdi. "Dersim bitti çıkacağım ben"

"Çıkacaksan ben de geliyorum, etüte kalmasam da olur"

"Bu cümlenin peşinden 'ev boş bize gel' lafını mı duyacağım?" Jimin gözlerini kırpıştırdı.

Yoongi elini onun sırtına koyup hafifçe itekledi. "Evim boş değil, ve karnım da aç"

"Bana tavuk ısmarlasana o zaman" Jimin ellerini cebine sokup istekte bulundu.

"Pekala, tavuk olsun öyleyse"

+65

Brave Words, Braver Deeds ║Vkook&Yoonmin&NamjinWhere stories live. Discover now