⚜20⚜

24.3K 2.2K 657
                                    

Taehyung teklifinin ardından gelecekleri pek hesap etmiş sayılmazdı. Tek düşüncesi, Jungkook'u kasvetli ruh hâlinden koparmak olsa da şimdi anahtarı delikte çevirirken evine aldığı ölümcül hatayı düşünüyordu.

Kapıyı çabucak açıp üstündeki ıslanmış montu astı ve saçlarını silkeledi. Eflatun saçları iyice açılmıştı, eski hallerini de özlüyor sayılırdı.

Jungkook içeri girip etrafı süzerken ilk düşündüğü şey, her yerin Taehyung gibi kokuyor oluşuydu.

Taehyung onun montunu asıp etraftaki dağınıklığı apar topar düzeltti ve tekrar ona döndü. "Pek büyük değil, yolda söylemiştim zaten"

Jungkook hafifçe gülümseyip başıyla onayladı. "Benim için sorun yok"

"Aç mısın? Bir şeyler yapabilirim"

Başını iki yana sallayıp koltuğa baktı ve daha fazla konuşmadan kıvrıldı Jungkook. Nefesleri o kadar kısa sürede derinleşmişti ki, nasıl uyuyakaldığını fark etmedi bile Taehyung.

Koltuğun kenarına oturup hafifçe dokundu koluna. "Yukarıda yatabilirsin... Belin ağrıyacak"

Jungkook ses vermeyince iç çekip kalktı ve yukarıdan battaniye almaya çıktı. Hiç misafiri olmadığından dolabın üst rafında yer edinmişlerdi. Zar zor çekerek aldığı battaniye ve yastıkla beraber aşağıya indi ve Jungkook'un kravatını gevşetip düğmelerini açtı. Bir sonraki hareketi, rahatsız yastığı yumuşak yeni yastıkla değiştirip üstünü sıkı sıkı örtmek olmuştu.

Başını huzursuzca eğdi. "Ne kadar da beceriksiz bir eşim, öyle değil mi? Belki de yanlış seçim yaptın"

"Tam bir salaksın" Jungkook mırıldanıp battaniyeyi açtı ve gözünü aralamadan yanını patpatladı. "Hava soğuk, ben sıcağım. Gel"

Taehyung kafasındaki şüphe tohumları filizlenmeden kendine yer edinip battaniyeyi kendi üstünden geçirdi ve ona sokuldu. Kendisinin aksine Jungkook'un feromonları, her zaman yardım etmeye hazırdı.

"Buz gibisin" Jungkook kollarını sıkılaştırdı.

"Yanına sen çağırdın, istemiyor musun yoksa şimdi de"

"Hmp, öyle demedim" Jungkook burnunu Taehyung'un boynuna sürünce Taehyung titreyip çekilmeye çalıştı.

"Yapma... Sadece kokunu almayı seviyorum... Ev... Koltuk... Eşyalar... Her yer senin gibi kokuyor, seni daha çok istememe neden oluyor hepsi"

Taehyung gergince yeniden ona yaklaşıp başının omzunda yer edinmesine izin verdi. Böylece Jungkook'un kendini uykunun kollarına bırakması yeniden mümkün olmuştu.

Sabah gün doğduğunda Taehyung ayağa dikilmiş ve genelde es geçtiği kahvaltı için kollarını sıvamıştı. Dizilerde herkes bir çırpıda kahvaltı hazırlıyordu, ne kadar zor olabilirdi?

Jungkook kapıya dayanıp kollarını birleştirerek Taehyung'u izlemeye başladığında Taehyung ecel terleri döküyordu. Jungkook içeri girip çubukları ondan aldı ve onu hafifçe kenara itekledi. Taehyung homurtuyla çekilip onun yumurtaları çırpışını izlemeye başlamıştı.

"Eminim her gün yemeğini hizmetçilerin yapıyordur, buna rağmen nasıl bu kadar becerikli olursun" homurdanmalarını Jungkook yumurtayı kızgın tavaya döktüğünde de sürdürdü. Jungkook sadece küçük bir gülümseme sunup tavayı salladı.

"Yukarı çıkıp yüzünü yıkamayacak mısın? Yüzünde çapakların duruyor"

Taehyung elini gözüne götürüp ovdu ve ayaklarını sürüyerek yukarı çıktı. Jungkook nihayet derin bir nefes alıp omleti pilavın üstüne almıştı. Taehyung haklı olarak evinde bastırıcı kullanmıyordu, Jungkook neredeyse boğulacak gibiydi.

Tabakları masaya bıraktığında Taehyung yüzünden sular damlar halde aşağı gelmiş, mümkünatı varmış gibi daha da tahrik edici  bir izlenim edinmişti.

"Yüzün..." Jungkook yüzünü işaret edip kurulama işareti yapınca Taehyung yüzünü Jungkook'un sırtına silip sırıttı ve masaya oturdu.

"Hoş değil, prenseslere hiç yakışmıyor" alayla karşısına oturdu Taehyung'un. Taehyung tepki olarak abartılı bir gülüş sundu.

"Okula gelmeyeceksin, değil mi Jungkook?"

"Neden gelmeyeyim?"

Taehyung çubuklarını tutup onu izledi. "Bence evde kalıp biraz kafanı dinlemelisin"

"Ne için, bir şey mi oldu?" Jungkook umursamaz bir tavırla yemeğine döndü.

"Biliyorsun, Delta olman seni kusursuz yapmaz, ki taş kalpli olmak da kusursuzluk değildir. Acını içinde tutman iyi değil"

"İyiyim ben, sen kendi işlerinle ilgilen" pilavını yerken araya sıkıştırmıştı lafları.

"Eğer eş olacaksak belli başlı şeyleri konuşmamız gerek" Taehyung çubuklarını kenara koymuştu. "Senin canını sıkan sıkmayan her şeyi benimle paylaşmanı isterim."

"Bu kadar çabuk mu yakınlaştık yani?"

"Aynı evde kalıyoruz, ne kadar yakınlaşabilirdik ki? Hey, konuyu çevirme."

"Başka zaman konuşalım bunu, okulda kulüp toplantısı var, yetişmem gerek"

Taehyung ısrarları bir sonuç vermeyince üstüne gitmek için doğru zamanı kollamaya karar verdi.

❁❁❁❁❁

Namjoon saatine bakıp yüzünü ovdu ve rahatsız sandalyeden doğruldu. Okulu birkaç gün daha ekerse sınıfta kalma riski olacağı için kendisini tehlikeye atmaması gerekiyordu, ancak Jin'i de bırakmak içinden gelmiyordu.

Parmak uçlarını onun yanağında gezdirip ufak bir öpücük koydu ve elinin tersiyle yanağını okşadı. Akşam erken çıkmayı deneyebilirdi.

Ceketini sandalyenin arkasından alıp üstüne giydi ve kravatını apar topar bağlayıp sıkılaştırdı. Çantasını almak için uzandığı anda bileğini saran parmaklar korkuyla sıçratmıştı onu.

"Joon..." Sesi pürüzlü ve çatlak çıkmıştı Jin'in.

Namjoon'un kalbi heyecanla sekteye uğrarken Jin hafifçe gülümsemeye çalışmıştı. Namjoon çantasını yere bırakıp kravatını gevşetti ve sandalyeye geri çöktü. Elini elleri arasına alıp küçük küçük öpücüklerle süslemişti.

"İyisin, öyle değil mi? Duymak istiyorum bunu"

Jin başıyla yavaşça onaylayıp parmaklarını onun parmaklarından geçirdi. "Hala buradasın..."

Namjoon gururla onayladı. "Seni hiç bırakmadım, seni korumak benim görevim, resmiyeti olmasa bile... Benim için ideal eşsin"

"Bunu duymayı... Çok sevdim..."

Brave Words, Braver Deeds ║Vkook&Yoonmin&NamjinDove le storie prendono vita. Scoprilo ora