⚜16⚜

23.5K 2.5K 890
                                    

Jimin kaldırımda hüngür hüngür ağlarken Yoongi ne yapacağını bilemez şekilde ona sarılıyordu. Her yeri arşınlamış, yine de Taehyung'dan bir ize rastlamamışlardı.

Jimin kıpkırmızı bakışlarını Jungkook'a çevirip tısladı. "Senin suçun! Taehyung'u bu hayata sokan sendin, senin suçun lanet olası köpek!"

Yoongi elini Jimin'in ağzına bastırıp susturmaya çalışırken Jungkook alayla gülüyordu. "Dilini içeri sokmazsan koparırlar" eli cebindeki sigara paketine gitmişti, bir dalı çekip çakmağını aradı. "Senin arkadaşın güçsüzse ben ne yapayım?"

Jimin, Jungkook'un yüzündeki umursamaz ifade yüzünden çıldırmak üzereydi.

Buna karşılık Jungkook deli gibi korkuyordu. Taehyung'un bir yerde korkuyla beklediğini hissediyordu kalbinden. Bu korkunun sadece o olduğunu ummak istedi ama kendisi de korkuyordu.

Delta olmasına, herkese hükmetmesine rağmen Taehyung'dan bir iz bulamamıştı.

Pekala, bulsa bile Taehyung'un mu yoksa Cho-Hee'nin mi ideal eş olduğunu bilmiyordu. Cho-Hee acımasızdı. Tam bir delta eşi gibi. Beraber dünyayı bile yakabilirlerdi.

Taehyung ise, Taehyung'du. Melekten bozma şirin ve sakin bir çocuktu. Omegalar, Cho'dan çok Taehyung'a itaat ederdi.

Mantıkta ikisinin de eşit olduğunu fark etti Jungkook. Belki de sadece kenara çekilip olacakları beklemesi gerekiyordu.

Eline çakmağı gelince sigarasını yaktı. Rahatlamış vücudunda aklına gelen görüntüler Cho-Hee'yle sohbeti değildi.

Taehyung'un ona hazırladığı yemeği, aslında ona hazırlamadığını savunmasıydı.

Jungkook tek elini cebine sokup ikisine baktı. "Evinize dönün artık"

Jimin ona atılacakken Yoongi kollarını bedenine doladı. "Seni evine bırakacağım, Namjoon ve ben arayacağız onun yerine. Anlaştık mı? Namjoon'u çağıracağım"

"Yoongi" Jimin son raddelerinde kullandığı sesiyle konuştu.

Jungkook vücuduna işlenen acıyla duvara yaslanmak zorunda kalsa da bunu belli etmedi. Yarım sigarasını yere atıp ezdi ve onlardan ters yöne doğru yürüdü.

Taehyung güçlerini kullanmayı bilmiyordu. Telepatik iletişim kurması imkansız gibiydi, güçlerini kullanmayı bilse bile bu kolay sayılmazdı.

Sessiz bir sokağa doğru hızla yürüyüp gözlerini kapattı ve sokakta olduğunu aklından sildi. Bunu kendine telkinleyip beynini oyuna sokmayı becerince Taehyung'un olduğu yeri düşündü.

Uzak bir yerdi, Jungkook'un bir görüntüye ulaşması fazlasıyla vakit alıyordu.

Nihayet görüşüne ahşap bir ev ilişmişti ama bu pek yardımcı olmuyordu. Camların tozlu ve kağıt kaplı olduğunu seçebildi zar zor. Taehyung'un işine yarayacak bir şey görmüş olduğunu umdu.

Duvarda küçük bir parçası kalmış krokiyi de fark edebildi. Kırmızı çizgi Seul'den kuzeye gidiyorsa, olduğu yer de kuzeyde olmalıydı.

"Hadi Taehyung... Küçük bir şey..."

Başını çevirip aslan büstünün üstündeki şeref madalyalarına ve resimlere bakabildi.

Gözlerini açıp duvara yaslandı Jungkook. Parçaları birleştirmeye çalışıyordu. Kuzeyde girilmesi yasak boş bir arazi vardı.

Pekâlâ, karargahta olma olasılığı aklına fazlasıyla yatıyordu Jungkook'un.

Otoparka doğru hızla ilerleyip arabanın olduğu yerde kaputa vurdu ve öne oturdu. "Çabuk söylediğim yere gidiyoruz"

❁❁❁❁❁

Taehyung kendinde daha fazla direnecek gücü bulamıyordu.

Kendini sıcak ateşten en uzak köşeye zar zor atmış, yüzünden tişörtüne damlayan kanları görmemeye çalışmıştı.

Jimin ve Yoongi'yi dinleseydi daha farklı olur muydu?

Bacağındaki ipi bir daha sökmeyi denedi. Kulübenin ortasındaki direğe bağlanmıştı. Hayvandan farksız göründüğüne emindi, canını kurtarmak için çırpınan ama yolunun sonunun belli olduğu bir hayvan.

Odadaki çatırtı sesleri daha da artınca başını duvara yaslayıp göz yaşlarını yanaklarından aşağıya doğru akıttı. Yanarak ölmek, gerçekten çok zalimceydi.

Tahta dolaptan gelen gıcırtılar, kapalı gözlerini açmasına neden oldu ancak kaçacak vakte sahip olamamıştı Taehyung.

Bacağını ezen ağır dolapla bir feryat koparıp kendini çekmeye çalıştı ama bu acısını kat be kat attırıyordu.

Hıçkırıklarını gizleyemedi bu sefer. Yapayalnızdı, kendini tutmasına gerek kalmamıştı. Hayatının her saniyesini hislerini baskılayarak yaşamışken, ölüme bu kadar yakın bir anında duygularını dışa vurmanın özgürlüğünü hak ediyordu.

Ateşin ahşap evde hızla yayılmasıyla birlikte Taehyung'un nefes alması da zorlaşmaya başladı. Sol ayağının alt tarafını hissetmekte zorluk çekiyordu, bunun tersine üst tarafta tarifsiz bir acı vardı.

Başını yere bırakıp direğin üstüne devrilmesini diledi. Kısa ve keskin bir ölüm olurdu bu.

Belki de tepesindeki büst kafasına düşerse...

Taehyung bu seçeneklerin kendini mutlu ettiğini fark edince durumun ciddiyetini daha da iyi kavramış oldu.

Yüzünde trajik bir gülümseme yer edindi. Gözlerinin dumandan mı yoksa sona yaklaştığından mı bulanık gördüğüne emin olamıyordu.

Sona yaklaşmıştı belli ki, yoksa gri dumanların arasında Jungkook'un ona gelmesi ihtimaller dahilinde bile değildi.

(Son üç bölümün beğenmesi diğer bölümlere yaklaşınca yeni bölüm atacağım)

Brave Words, Braver Deeds ║Vkook&Yoonmin&NamjinWhere stories live. Discover now