⚜22⚜

22.7K 2K 203
                                    

Jungkook Taehyung'dan işittiği mırıltılarla elini defterden çekti ve yüzünü yatakta uyur halde debelenen gence döndü. Saatin yedi olduğunu fark edememişti, yataktan kalktığında henüz dörttü.

Dizlerini yatağa koyup her bir yana dağılmış saçları onun yüzünden çekti ve geriye yatırdı.

"Kalkıyor musun?"

"Mm-ph!" Taehyung yorgana dolanıp sırtını ona vermişti. Jungkook kendini geriye bırakıp bacaklarının üzerinde oturur pozisyona geçti bu sefer.

"Hadi seni kahvaltıya götüreyim"

Taehyung şişmiş gözlerini aralayıp aniden ona dönmüştü. "Nereye?"

Jungkook iç çekip parmaklarıyla ritim tuttu. "Güzel bir yere götüreceğim, kalk hazırlan"

Taehyung yorgana sushi misali dolanmış halde banyoya yürürken Jungkook göz ucuyla telefonuna baktı.  Babasının ölümünden sonra deltaya karşı olan sürüler güçlenmeye başlamıştı.

Jungkook henüz onları durduracak seviyede değildi, gidişat pek iyi gözükmüyordu.

Telefonunu komodinden alıp Namjoon'un numarasına dokundu ve pencereye yürüdü.

"Jungkook" Namjoon fısıltıyla konuşmuştu. Jin'in uyuyor olduğunu hissetti Jungkook.

"Gwangju'daki alfadan haber aldın mı?" Jungkook tedirginlikle sormuştu. Ji-Yong çoğu alfa için ilah gibiydi, eğer kendisinde delta unvanı olmasaydı, bu yeri seve seve doldururdu. Yanındaki omega da cabasıydı.

Delta olmasına rağmen hissettiği bu korku da neydi?

Taehyung saçlarını kurularken Jungkook'un sesini duyunca kapının eşiğinde durdu.

"Salı günü geçeceğim, Taehyung'un sınıf gezisi var, farkına varmadan dönmüş olurum" Jungkook telefona fazla sessiz konuşmuştu, Taehyung zar zor seçebilmişti kelimeleri.

"Burda kalsa daha iyi" Jungkook göz ucuyla kapıya bakar gibi yaparken gözleri Vita'yla çakışınca telefonu kapattı. Taehyung tepkisiz bakıyordu, konuşmayı duyup duymadığından emin olamamıştı.

"Hazır mısın...?" Yoklar gibi sormuştu.

Taehyung derince bir nefes alıp gülümsedi. "Elbette, hadi yemeğe gidelim!"

Taehyung yemeği fazla sessiz geçirmişti. Dönüş yolunda da aynı sessizliği koruyunca Jungkook defalarca iyi olup olmadığını sormuş, biraz baskı yapmış yine de elle tutulur bir cevap alamamıştı.

"Deltalar omegalarla eşleşebilir mi?" Taehyung'un geçirdikleri uzun yoldan sonra ilk söylediği şey bu olunca Jungkook şaşırmıştı.

"Bir delta neden bir omegayla eşleşsin ki?"

"Soruma soruyla cevap veriyorsun, sadece cevapla işte"

Jungkook kaşlarını çatıp onu omuzlarından tuttu ve duvara dayadı. Sokaktaki birkaç kişi bunu görünce kavga edeceklerini düşünüp uzaklaşmıştı.

"Gerçekten sinirlerimi çok zorluyorsun" Jungkook bunu daha çok kendi kendine söylemiş gibiydi. Yere bakan yüzünü Taehyung'a kaldırıp gayet yüksek bir sesle konuştu. "Hayır, omegayla falan eşleşemez, omegayla eşleşmeyecek, bu güzel şeyi kafana soktuğuma emin olduktan sonra eve yürüyeceğiz anladın mı beni?"

"Bir şey demedim ben" Taehyung sessizce mırıldanınca Jungkook ciddiyetini koruyamayıp gülerek onun saçlarını okşadı. Elini alnına götürüp hafifçe vurduktan sonra da yola geri düştü.

"Peki... Peki Jungkook?"

"Efendim başımın belası"

"Bana dövüşmeyi öğretir misin?"

"Hayır, seni koruyabilirim" Jungkook kaşlarını çattı bu sefer. "Daha güzel şeyler konuşabilir miyiz?"

"Her zaman yanımda olamazsan...?"

"Olurum."

Neden olmayacakmışsın gibi hissediyorum diye geçirdi içinden Taehyung ama sessizce yürümekten başka bir şey yapmadı.

"Salı günü kaçta geziniz?"

Taehyung gelmesinden korktuğu soruyu duyunca gerildi.

"Neden soruyorsun? Bir planın mı var?"

"Yo, seni almaya gelebilirim belki diye" Telefonunun tuş kilidiyle oynadı.

"Benimle gelsene" Taehyung onun koluna yapışıp gülümsemişti. "Eminim hocam kabul eder"

"İşlerim var, akşam dönüşüne geleceğim" evin önüne geldiklerinden, kapıyı açması için durmuştu Jungkook. Taehyung kapıyı açtıktan sonra içeri geçti.

❁❁❁❁❁

Yoongi, kolları arasında nihayet sakinleşen bebeği bu sefer de omzuna yatırıp sırtını okşamaya başladı. Jimin'in inmesini beklerken küçük kardeşiyle tanışmış, annesine yardım olsun diye kucağına almıştı.

Bebek kesinlikle onu sahiplenmiş duruyordu.

Jimin salona dönüp bir annesine bir Yoongi'ye baktı. Kardeşi küçük bir esneme koyverip Yoongi'nin boynuna gömmüştü başını. Minik sıcak nefesleri çok geçmeden derinleşmiş, kasları gevşemişti.

Jimin gülümseyip ufaklığı ondan aldı ve yavaşça yerine bıraktı. Kardeşi de Yoongi gibi kokmaya başlamıştı şimdi.

"Bu haksızlık... Sen benim alfamsın oysa ki" Jimin kendi kendine homurdanırken Yoongi'nin kulağına eğildi. "Yoksa çocuk mu istiyorsun?"

Yoongi ensesinde şaha kalkmış tüyleriyle beraber kapıya yürüdü. "Tanrı aşkına Jimin"

"İstiyorsan bunu konuşabiliriz" çantasını kapıp peşinden koşmuştu omega.

"Konuyu kapatalım mı?"

"İstemez misin? Benden minik bir tane?" Jimin kapıyı arkasından çekip masumane ifadesiyle Yoongi'yi süzdü. "Çok şirin bir baba olurdun... Aslında, bunu görmeyi çok isterdim"

Yoongi ona dönüp parmak uçlarını yanağında gezdirdi ve tebessüm etti. "Biliyorsun... Bir aile kuracağımız vakit de gelecek. Acele etmeye lüzum yok, öyle değil mi?"

Jimin uysal uysal onun koluna girip başıyla onayladı, duygusal düşündüğü zamanlarda Yoongi'nin onu geri çekmesi hoşuna gidiyordu.

"Salı günü bir planın mı var? Telefonda kiminle konuşuyordun?"

"Namjoon aradı, Jungkook'a bir yerde eşlik edeceğim, onun sürüsüne katılmak fazlasıyla önemli biliyorsun"

"Ondan hoşlanmıyorum" Jimin derince iç çekti. "Ama katılma dersem bencillik olur, değil mi?"

Kısa oldu, sıkıcı oldu, affediniz bir daha yapmayacağım böyle :(

Brave Words, Braver Deeds ║Vkook&Yoonmin&NamjinWhere stories live. Discover now