⚜11⚜

26.8K 2.2K 522
                                    


"Jimin-ah" Yoongi Jimin'in elini tutup iç çekti. "Neden bu kadar canını sıkıyorsun?"

"Bana nasıl söylemez?" Jimin duvarda takılı kalan gözlerini çekip kapattı. "En yakın arkadaşı bendim. Savunmasız olduğunu düşünüp koruyup kolladım onu... En azından bana söylemesi gerekirdi" Jimin birkaç gün öncesindeki can sıkıcı geceyi düşündükçe daralıyordu. Aptal yerine koymaktan alamıyordu kendini.

"Eminim bu konuda sorun sende değildir" Yoongi tekrar tekrar rahatlatmaya çalıştı onu. "Jungkook gerçekten korkutucu birisi olabiliyor"

"Ona dört yıldır beraberiz, ortada Jungkook bile yoktu Yoongi. Ah, kendimi yine kötü hissettim" Jimin başını kollarına gömdü. "İki gündür nerede ne yapıyor bu çocuk? Jungkook da yok ortada"

"Jungkook okulda, sabah gördüm onu. En ufak bir kıvılcımda ortalığı yakacak gibiydi" Yoongi Jimin'in jelibonuna uzanıp avucuna birkaç tane aldı. "Dersi ekmeyeceksin değil mi? Kalksak güzel olacak"

Jimin gerinip başını masadan kaldırdı ve dik tutmaya çalışarak doğruldu. Yoongi önden kalkmış ve onun eşyalarını toparlayıp sırtına almıştı.

"Taehyung... Çok korkmuştur" Jimin iç çekerek adımlarını sürüdü. "Bir deltayla baş etmek zorunda olsaydım ben de çok korkardım... Sağı solu hiç belli olmuyor..."

"Evet, ben bile bazen içimdeki canavarı bastırmakta zorlanıyorum... Jungkook bunu her zaman başaramaz. Duyduğuma göre de vitaların çoğu bu yüzden ölüyormuş"

Jimin korkuyla büyüttüğü gözlerini ona çevirdi. "Düzgün konuş Yoongi! Taehyung'u yaklaştırmayacağım ona!"

"İki dakika önce Taehyung'a söyleniyordun" Yoongi yürürken iç çekti.

"Bu hala onu korumam gerektiği gerçeğini değiştirmez!"

"Pekala... Ben de seni korumak zorundayım. O zaman Taehyung'u korumak benim de görevim oluyor" Yoongi, Jimin'in sınıfının önünde durdu. "İyi dersler"

Jimin kollarını onun boynuna sararak yanağına minik bir öpücük bıraktı. "İyi dersler"

  ❁❁❁❁❁  

"Ne kadar saklanabilirsin ki Taehyung?" Bo Gum elindeki çayı battaniyeye gömülmüş çocuğa uzatırken şefkatle mırıldandı. Taehyung'u zar zor yataktan söküp bir şeyler yemeye ikna etmişti.

"Karşılaşacağımızı hiç düşünmemiştim... Karşılaştıktan sonra da kaçmayacak kadar aptallık ettim, beni fark etmeyeceğini düşündüm" Taehyung bir anlamda kendine söyleniyordu.

"Sen harika dayandın" Bo Gum bardağı ondan alıp ara vermesi için sehpaya bıraktı. "Ayrıca çok da başarılı bir hayatın var, evet, geri döndüğünde her şeyi değişmiş bulacaksın. Ve evet, Jungkook da seninle eş olmakta diretecek. Ama eşi olursan eminim onu yola getirebilirsin, seni tanıdığım için söylüyorum" 

Taehyung dalgınca bardağını süzdü. "Onu kızdırırsam, kendimi koruyamam... Feromonlarımı kullandım ve iki gündür kendime gelemiyorum." 

Bo Gum anlayışla başını sallarken Taehyung bardaktan ona döndü. "Benimle Seul'e gelir misiniz? Geride bırakacağın hiçbir şey yok burada"

"Bunu... bilemiyorum. Seul çok karışık ve vahşi bir yer" Bo Gum göz ucuyla kanepede uyuyan oğluna baktı ve gülümsedi. "Orada incinir diye çok korkuyorum"

"Yalnız dönmek istemiyorum hiç" Taehyung bacaklarına sarılıp iç çekti. 

"Ailenin evine dönmeyi düşünmüyor musun? Cinsiyetsiz gibi davrandığın zamanlarda utanç duymasınlar diye gitmiyordun ama artık her şey ortaya çıktı. Onlarla yaşasan?"

"Hayır... Jungkook ailemi tanısın istemiyorum" battaniyeyi sırtından alıp katladı Taehyung. "Ama sana da çok yük oldum, değil mi? Artık dönmem gerek, sonucu belli bir şeyi daha fazla geciktiremem"

Bo Gum peşinden kalkıp onun omzunu ovdu. "Biraz daha kalabilirsin Taehyung. Kafanı toplamana yardımcı olur, hem Shin seninle vakit geçirmeyi de seviyor"

"Gideyim, ama siz ziyarete gelin, olur mu? Sık sık hem de." Taehyung kollarını Bo Gum'a sarıp iç çekti. Onunla dönmeyi çok isterdi ama onun zaten tek başına zar zor büyüttüğü bir oğlu vardı.

"Kendine iyi bak Taehyung-ah, lütfen"

  ❁❁❁❁❁  

"Bana kötüye gittiğini neden söylemedin Jin" Namjoon onun saçlarını okşarken Jin göz yaşlarına söz geçiremiyordu. "Nasıl söylemezsin? Beni ne olarak görüyorsun da söylemiyorsun?"

"Namjoon" Jin hıçkırırken Namjoon başını eline dayadı. "Sevdiğim insanla bir olmak istemiştim sadece, ölmeden önce seni gerçekten sevmek istedim" Jin önlüğü avuçlayıp dişlerini sıktı. "Nefret ediyorum kendimden"

"Kızdığım şey bu değil Jin" Namjoon nihayet başını kaldırıp Jin'e ciddi bir bakış attı. "Sana destek olmama izin vermedin, engel oldun."

"Bizim aramızda bir şey yok, neden destek olasın? Sadece her omega gibi değil miyim?"

"Diğer omegalar gibi salak salak düşünme" Namjoon onun alnına hafifçe vurunca Jin o haliyle bile gülümsedi.  "Aramızda bir şey yok mu yani?"

"Var mı?" Jin dudağını kemirdi.

Namjoon sabır dileyerek yukarıya baktı. "Kendin düşün bunu da" parmakları Jin'in elinde gezindi. Ardından yukarıya doğru sürünüp onun çenesini okşadı ve dudağına ufacık bir öpücük bıraktı. "Sessizce beni bırakmak fazla vicdansızca değil mi sence de?"

"Beni bırakacağını düşündüm Joon..."

Namjoon gülümseyip yere baktı. Evine dönünce büyük ihtimalle saatlerce durmadan ağlayacaktı ama bunu Jin'in önünde yapmamak için direndi.

"Her neyse, eminim bir yolunu buluruz. Bulacağız"

Jin inanmasa bile sadece bir anlık, mutlu hissedip başıyla onayladı. "Elbette, sen diyorsan eminim bulacağımıza"

 "Elbette, sen diyorsan eminim bulacağımıza"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bo Gum bey beni oppacı yapacak >.<

Brave Words, Braver Deeds ║Vkook&Yoonmin&NamjinWhere stories live. Discover now