○Four○

205 18 4
                                    

Bir hikaye bir isim
Bir isim bir ömür
Kara gözler buluştu küçüğünkilerle
Tüm duygu cümbüşünü bastırdı sert kelimeleriyle
Küçük ise anlamadı her zamanki gibi .

***

Yaklaşık 45 dakikadır Yoongi ile enstrüman odasında kilitli kalmış Jimin, bakışlarını yerdeki cilalı fayansların üzerinden alamazken Yoongi piyanonun başında parmaklarını tuşlarda gezdiriyordu.

Ortam beklenenin zıttı bir şekilde sessiz ve huzurluydu.

Yoongi içi sert kelimelerle dolu ağzını açmamıştı ya da zehir gibi beyniyle Jimin'i üzecek bir şey yapmamıştı "hâlâ".

Jimin yavaşça gözlerini fayanslardan çekip aynaya doğru baktığında yüzünü ekşitti. Bu her zaman yaptığı bir şeydi. Kendini beğenmiyordu... Hemde hiç.

Daha sonra kendisine sırtı dönük bir şekilde oturan Yoongi'ye baktı. Dikkatlice süzdüğünde renginin 7/24 izlediği halinden daha soluk olduğunu fark etti. Kolundaki damarlar şişmişti (Belli ki onları kapatmak için hırka almıştı bugün yanına) ve kambur duruyordu. Sanki tüm dünyanın yükü omuzlarındaymış gibi.

O bunları düşünürken Yoongi, doğru tuşları bularak hüzünlü bir şarkı çalmaya başladı. Bestelerin bir hikayesi vardı her zaman. Yoongi bir sanatçıydı. Her kelimesinden, her cümlesinden bir kapı bulup ona ait şarkılarla dolu bir dünyaya girebilirdiniz. Oradaki Yoongi kibardı, mutluydu ve en önemlisi Jimin'i her zaman sıcakkanlılıkla karşılardı. Kalbi sıcaktı oradaki Yoongi'nin.
Daha soğutulamamıştı.

Jimin daha önce de duymuştu bu çaldığı besteyi. Ya da öyle sanıyordu ama bu çok tanıdıktı. Somurtkan çocuk ise beni farket diye bağırıyordu ona. Jimin düşündü hikayesini;
Küçük bir çocuk var... yaşıtlarından bedensel olarak çok daha cılız ve çelimsiz. Hasta bir çocuk. Dışlanan, kimsenin sevmediği ve ruhsal problemlere sahip bir çocuk. Kurtarıcısını bekliyor ve bekliyor.
Bir tane daha çocuk var. Mutlu ve güzel. Herkes tarafından seviliyor. Tombul ve hayat ona iyi davranmış. Masum kalbiyle tüm sevgisini verecek birini arıyor o da.
Ve bir gün ikisi buluşuyorlar...

Yoongi aniden durdu. Beyaz parmaklarını piyanonun üzerinden çekip yavaşça Jimin'e döndü.

Jimin hikayenin devamını dinlemek istesede sormaya korkuyordu. İlk konuşan Yoongi oldu.

-Hiç küçükken yaptığın ve pişman olduğun bir şey var mı Jimin?

İlk defa kendisiyle normal konuşan bu sakin Yoongi,Jimin'i afallatmıştı.

Soru kolay gibi görünüyordu ama cevap için derinlere inmeniz gerekliydi.

Oysaki Jimin heyecandan direk yalandan bir şey zırvaladı. Düşünemeyecek kadar heyecanlıydı.

-H..hayır yok.

Yoongi gülümsedi Jimin'e. Biliyordu zaten. Arkasını tekrar döndü ve bu sefer daha ağır bir besteyle devam etti. Sözleri acıydı bu sefer.Sanki hayata küfür ediyordu. Nefretini kusmak istiyordu ama içi çürümüştü çoktan.

Jimin yavaşça oturduğu sıradan kalktı ve kemanların bulunduğu bölmeye ilerledi. Kendini toparlayarak konuştu.

-Küçükken hep keman çalmak istemiştim ama fazla salak olduğum için arkadaşlarım yapamayacağımı söylemişlerdi.

Acıyla gülümsedi küçük.

-O yüzden de bir daha hiçbir müzik aletine elimi sürmedim... Sen zekisin tabi benim gibi değilsin.

Yoongi tekrar durdu ve tekrar döndü.

-Aptal olduğun doğru...ama her zaman bir şeyleri başarabileceğini söyleyen birileri vardır gerizekalı.

The Guardian Angel • YoonminWhere stories live. Discover now