○Twenty Four○

111 14 2
                                    

Yoongi nefes nefese kalmıştı. Ağzının her tarafını kanlı toprak kaplamış ve midesini bulandırıyordu. Gözyaşları Jimin'in soluk yüzünün üzerinde kurumuştu. Tam karşısında bulunan sarışın asker tüfeğini indirmiş ve son bir kez bakıp gitmişti. Çünkü çoktan Yoongi'nin öldüğünün farkındaydı.

Yoongi doğruldu yattığı yerden. Jimin'i izledi. Üniformasının cebinde sarı taç yapraklarıyla süslü bir çiçek vardı. Çiçeğin arkasında ise annesinin fotoğrafı. Tanıdığı bu kadının yüzü şu an ona acı veriyordu.

Cansız bedeni nazikçe kavradı ve ayağa kalktı. Başının düşmemesine özen göstererek yavaş adımlar atıyordu. Ne kadar da hafifti böyle. Bu beden her zaman kendi kolları için miydi?

Yanından ne kadar mermi geçtiğini hatırlamıyordu Yoongi ya da yanında patlayan topları. Havada uçan uçaklardan bile bihaberdi.

Bedeni yavaşça soğumaya başlarken Yoongi kendisine doğru gelen iki koreliyi fark etti.

Aptal rüyasında sadece tanıdık insanlar olduğundan bunların Taehyung ve Jungkook olduğunu anlamıştı.

Taehyung aralarında üç metre kaldığında durdu.

Bir Jimin'e bir de Yoongi'ye bakıyordu. Üniforması Yoongi'nin giydiğinden farklıydı. O zaman dikkat etti Yoongi, kendisi ve Jimin'in formaları da farklıydı.

Taehyung tüfeğini kaldırdı ve Yoongi'yi hedef aldı. O, artık onun arkadaşı değildi. Sadece Kuzey Kore tarafında bir düşmandı.

Yüzü çok sert görünüyordu Taehyung'un. Daha önce hiç olmadığı kadar katı ve ifadesiz. Sağ yanağının üzerindeki derin kesik kalıcı bir yaranın işaretiydi. Kafasında kan içinde bir sargı bezi vardı. Elleri titrerken sanki savaşta değillermiş gibi konuştu.

-Onu öldürdün.

Yoongi kocaman açtı gözlerini. Zarar verir miydi hiç Jimin'e? Böyle düşünüyordu ama zarar vermeyeceği kişi Jimin değil Chimchim idi. Uğruna öleceği kişi de oydu.

-Sonunda başardın hyung. Onu öldürdün.

*

Jimin, Yuta'nın sözleriyle birlikte irkildi.

-Suga bur-burada mı?

Bu sözler nedense takım elbiseli adamlarda bir şaka etkisi bırakmış ve gülmelerine sebebiyet vermişti.

Yuta elleri saçlarında devam etti:

-Tabi ki burada Chimchim. Nasıl unutursun? Birlikte yakaladık onu.

Jimin dehşet içinde baktı ona. Nasıl unuturdu böyle şeyleri. Nasıl yapardı bunu? Suga şimdi aşağıda onu bekliyordu. Ona çok kızmış mıydı? Acaba Jimin gerçekten ona ihanet etmiş miydi?

-Ben öyle bir şey yapmam.

-Tabi ki yapmazsın. Şimdi in hadi yoksa kötü olur.

Jimin mahzenin sağlam kapısına baktı. Asla kaçabileceği bir açıklık yoktu.

Çelik merdiven korkuluklarına tutundu ve aşağı doğru inmeye başladı. Her adımında merdivenden çıkan sesler korkmasına sebep oluyordu. Ardından Hoseok ile baygın Yoongi takip etti onları.

Yoongi yavaşça başını oynattı, sarhoş gibiydi. Belki de bundan sonra yapacağı şeyler için onu mesul tutmak doğru olmazdı.

Hoseok iyice yaklaştı Jimin'e. Bir insanı öldürmeden nasıl mahvedebileceğini düşünüyordu. Jimin'i nasıl mahvederdi? O, bir gün hikayedeki Chimchim olduğunu hatırlayınca ve Suga'nın asıl kimliğini öğrenince oyun bitecekti. Ama bu kendi kurallarına uymazdı. Jimin zayıf bir varlıktı kendine kıyasla. Cenneti kendi isteğiyle terk etmiş bir acizdi. Nasıl kazanmasına göz yumabilirdi?

The Guardian Angel • YoonminWhere stories live. Discover now