•YOLCULUK•

8.7K 853 520
                                    

"Zevkiniz de en az sizin kadar göz alıcı Prenses."

Rea'nın, ağzından dökülenleri inkar eden alaycı gözleri odada biraz daha dolaştı. Bütün eşyalarda kırmızı ve siyah renkler hakimdi. Oda iki bölmeye ayrılıyordu, içerisi yatak odası olarak kullanılırken dışarısı bir masa ve birkaç koltukla süslenmişti.

Kadın, Kraliçe'nin küçümseyici bakışları karşısında hiç istifini bozmadan çayını yudumlamaya devam ediyordu. Rea, odayı inceleme işini bitirip önüne konan fincana baktı. Sıcak böğürtlen çayından yükselen buharlar burnunu gıdıklarken memnuniyetsizce fincanı kendinden uzaklaştırdı. Zaten buraya çay içmek için gelmemişti. Doğru ya neydi buraya geliş amacı? Neden sabahın kör vakitlerinde kendini bu kadının odasına atıvermişti?

Kızına yapılan kabalıkları mı yedirememişti yoksa bu kadının hadsizliği mi sıkmıştı canını? Sebep her ne olursa olsun sonuç aynıydı. Bu kadına bir ders vermesi gerekiyordu.

"Neden buradasınız?"

Soruyla birlikte kafasını masadan kaldırdı ve karşısındaki sisli yeşil gözlere baktı.

"Biliyor musunuz hanımefendi? Seviyenizi çok çabuk ortaya koyuyorsunuz. Asil olarak doğmadığınız o kadar belli ki. Soru soruş biçiminiz bile 'Ben buyum' diye bağırıyor."

Az önce umursamazca çayını içen kadının beyaz teni kızarmaya başlayınca Kraliçe'nin yüzüne hin bir gülüş yayıldı. Furina'nın bu zayıflığını yemek yedikleri sırada fark etmişti. Onu hüsrana uğratmak için soylu doğmadığını ima etmek yeterliydi.

"Ama güç denen kuvvet, seviyeye bakmaz öyle değil mi Majesteleri? Kimi zaman soylular, sıradan insanlardan daha aciz dünyaya geliveriyor."

Bu sefer yutkunma sırası kendisindeydi Kraliçe'nin. Bu kadın sandığından daha dişliydi ve masum suratının içinde kesinlikle yaralayıcı bir tehlike yatıyordu. Hebe'ye yaptığı gönderme ile meydan okuyordu adeta.

"Ve ben güçlü doğanlardanım," diye ekledi kadın. Sesini bir sır verir gibi alçaltmış ve masanın üzerinden Kraliçe'ye doğru eğilmişti. Onun bu denli küstah oluşuna kaşlarını çattı Rea, hemen ardından ise küçük bir kahkaha attı ve "Yanılıyorsunuz Prenses Furina çünkü siz güç denen şeyle arsızlığı birbirine karıştırıyorsunuz," dedi.

Sakin görünmeye çalışan Furina'yı, fincanı daha sıkı sarmaya başlayan parmakları ve gerilen çenesi ele vermişti. "Güçlüyüm," diye geçinen bu kadının, vücut dili bile aksini kanıtlamaya meyilliydi. Kraliçe, aldığı küçük zaferle birlikte sakinliğinden ödün vermeden ayaklandı. Çıkışa doğru yürürken eteğinin yerde sürünüş sesleri odayı dolduruverdi. Kapıya vardığında durup omzunun üzerinden hala yerinde oturan kadına baktı.

"Buraya geliş amacım, saraya alışmanız için size yardımcı olmaktı. Görüyorum ki kararım epey yerinde bir kararmış çünkü tavırlarınızla buraya ayak uydurmanız çok zor. Size tavsiyem, yeni hayatınıza alışana kadar odanızdan dışarı çıkmamanız. Aksi halde sizi üzecek hadiselerle karşı karşıya kalmanızdan endişe ediyorum."

Uyarısını yaptıktan sonra kendisi için açılan kapıdan çıkıp gitti. Şimdilik bu kadar yeterliydi, yaptığı küçük ziyaretin yararlı olacağını düşünüyordu. Onun koridorda uzaklaşan adım seslerini dinlerken elindeki fincanı biraz daha sıktı Furina. Böyle bir tehditle kimse korkutamazdı onu, bu kişi Kraliçe olsa bile. Dudaklarını alayla kıvırdı, kasılan çenesini gevşetmeye çalıştı.

"Demek odamdan dışarı çıkarsam üzülürüm ha!" diye mırıldanırken fincanındaki çaydan bir yudum daha aldı. Çay soğumuştu ama bunu umursamadı. Yumuşak bakışlarının altında gizlediği alevler yükselirken mırıldanmaya devam etti.

KÖR KRALİÇEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin