•ACININ DORUĞU•

4.6K 640 298
                                    

Bu bölüm, yorum yazan, oy atan, okuyan, bu bölüme kadar yılmadan gelmiş olan herkese armağan olsun...

Doğan güneş yorgundu. Toprağın erimeye başlayan kırağısı, rüzgarla birlikte sallanan ağaçlar, sessizce akan Pays Nehri yorgundu. Ya da kendisi yorgun olduğu için her şeyin de öyle olduğunu sanıyordu Kraliçe.

Gecenin ayazına aldırmadan sabaha kadar bahçedeki bankaların birinde oturmuş, olanları düşünmüş ve  Furina'nın dediklerini sorgulamıştı. Gerçi sorgulamak ne işe yarardı ki? Teny'i yanına çağırıp anlatmıştı kadının dediklerini birer birer ve doğru olup olmadığını sormuştu ona. Bir süre susmuştu adam, sonra da sadece şu sözleri söylemişti.

"Bazen büyük bir düzen kurabilmeniz için küçük düzenleri bozmanız gerekir Kraliçem, bir şeyleri feda etmeniz gerekir."

Daha fazla konuşmasına izin vermeden elini havaya kaldırıp susturmuştu eski Kral Yardımcısını ama adam, yanından ayrılırken bir şeyler eklemekten geri kalmamıştı.

"Emin olun efendim, o büyük düzenleri kurmaya çalışırken Majesteleri de birçok şeyden feragat etti. Vicdanını, onurunu feda etti halkı için ve korkaklıkla suçlanacağını bile bile gururundan vazgeçti."

Ağlamaktan yapış yapış olmuş yüzüne esintiyle birlikte çarpıp geri savrulan saçlarını yakaladı eliyle ve kulağının arkasına hapsetti. Ağlamıyordu artık, gırtlağına kadar o duyguyla dolup taşsa da akıtacak yaşı kalmamıştı.

"Daha ne kadar kaybedebilirim?" diye geçirdi içinden. Delik deşik olmuş ruhuna daha fazla hasar verecek bir şeylerin olup olmadığını düşündü ve içinde bulunduğu bu durumun acıların zirvesi olmasını diledi. Çünkü bir hadiseyi daha kaldırabileceğinden emin değildi.

Yan tarafındaki boşluğa koydu elini ve az evvel kalkan hırsızın bıraktığı sıcaklığı hissetmeye çalıştı. Gece boyunca yanı başından ayrılmamıştı genç adam. Kendi ısısını paylaşmıştı inatçı karısıyla. Gün doğumunun sıcaklığını teninde hissettiğinde sabah olduğunu anlamıştı Kraliçe ve onu birkaç işi halletmesi için göndermişti yanından.

Ağrılar başının her hücresinde varlığını hissettirmeye devam ederken biraz daha kulak verdi doğanın durgun melodisine. Daha sonra da suskunluğunu bozup "Hala yorulmadın mı?" diye sordu yanı başında dikildiğinden emin olduğu Amanda'ya. Sabaha kadar hiç ses çıkartmamıştı genç kız ama görmese de onun varlığını hissedebiliyordu Hebe.

"Hayır efendim," diyerek efendisinin hislerini doğruladı Kraliçe Yardımcısı. Ona yanındaki boşluğu işaret etti Pays Kraliçesi ve oturması için hafifçe vurdu eliyle. Kız, emre anında itaat edip  bankın boş tarafına oturdu.

"Seçim yapma şansın olsaydı, nasıl bir hayatın olmasını dilerdin Amanda?" diye mırıltılı bir soru yöneltti Hebe. Alacağı cevabı beklerken yitip giden gözlerinin yokluğunda değerini daha iyi anladığı dokunma duyusuyla havanın nasıl olduğunu hissetmeye çalıştı ve elini öne doğru uzatıp salladı.

"Sanırım hiçbir şeyi değiştirmezdim," dedi genç kız.

"İyi veya kötü sahip olduğum hayatı seviyorum."

Avuçlarına çarpan rüzgarı yakalamak istermiş gibi parmaklarını kapayıp elini kucağına geri aldı genç kadın ve "Benim öyle bir şansım olsaydı eğer," diyerek konuşmaya başladı.

"Bu sarayda doğmak istemezdim, buradan çok uzakta küçük bir köyde sıradan biri olmak isterdim. Babamın, bedeli ağır seçimler yapmasına gerek kalmayacak kadar kendi halinde biri olmasını isterdim. Belki bir çiftçi ya da bir demirci. Ailemin uzun ömürleri olsun isterdim. Senin de komşum olmanı ve benim en yakın arkadaşım olmanı isterdim. Ne güzel olurdu öyle değil mi?"

KÖR KRALİÇEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin