•BÜYÜ•

5.7K 676 313
                                    

Bütün okurlarıma armağan olsun, keyifli okumalar:)

Tenini okşayan hava kabarcıklarına karşın gülümsedi genç kadın. Nefesini tutmasına rağmen ciğerleri fazlaca oksijen çekmiş gibi rahattı. Kollarını iki yana olabildiğince açmış, kendini suyun himayesine bırakmıştı. Giderek derinlere doğru batsa da ruhu kanatlanmış uçuyordu sanki.

Bir süre düşünmüştü nehrin kenarında, kendisini hayata bağlayan köklerin sağlamlığını sınamış sonunda da o köklerin çürük olduğuna karar vermişti. Hayata bağlanmasını sağlayacak hiçbir şey kalmamıştı artık. Bunu fark ettiğinde kendini bırakıvermişti ışıl ışıl yanıp sönen nehre doğru.

Sular bedenini dibe doğru çekerken ismini zikreden sesler çalınmıştı kulağına ama aldırış etmemişti. Zaten sesler giderek silikleşmişti. Tıpkı birazdan hissettiği her şeyin silikleşeceği gibi.

Ciğerlerindeki canlılığını sağlayan hava, yavaş yavaş azalırken bütün hayatı bir bir canlandı göz kapaklarının altında. İlkin yıllar önceki diğer çocuklardan soyutlanmış yalnız halini hatırladı, sonra babasının tesellilerini, daha sonra Sira'nın doğumunu, kardeşi ve amcasıyla olan anılarını, annesini ve onun buzlara sarılmış güven verici sevgisini.

Hatıralarla dolu bu renkli tablolar tuzla buz oluverdi birden, cam kırıkları gibi saçılıverdiler nehrin derinliklerine doğru. Nefesinin daraldığını hissetti Pays Kraliçesi. İşte gri sislerle kaplı hayatının sonuna yaklaşıyordu. Tuttuğu nefesi dışarı verirken hala bir kuşun havada süzüldüğü gibi süzülüyordu suda. Çırpınmayacak, yardım istemeyecekti, aksi halde ne anlamı kalırdı ki? Yapması gereken sadece Pays'ın kutsal sularında sessizce kaybolmaktı.

Eline temas eden başka bir elin varlığını hissedince irkildi ama gözlerini açmadan suda asılı kalmaya devam etti çünkü sona yaklaşmıştı ve kimsenin buna engel olmasına izin vermeyecekti. El, kendisini bir süre çekiştirdi. Sonra da amacına ulaşamamış olacak ki bu harekete son verdi. Bu sefer beline dolanan bir çift kol hissetti ve vücudunu saran bir beden. Sanki gelen kişi her kimse, kendisini sudan çıkarmak yerine sadece sarılıyor ve destek veriyor gibiydi çünkü yüzmeye dair hiçbir tepki göstermiyordu.

Bu işine gelirdi, zaten kurtarılmak istemiyordu genç kadın. Bilinci iyiden iyiye kapanırken kendisine sarılı olan bedende bir hareketlilik hissetti. Başta bunu umursamadı ama kıpırdanmalar, şiddetli çırpınmalar halini alınca zorlukla gözünü araladı ve aklına gelebilecek son manzarayla karşı karşıya kaldı.

Beline dolanan kollar hırsıza aitti ve şuan yüzü mosmor bir halde çaresizce çırpınıyordu. Epey halsiz düşmüş olmasına rağmen bu durum karşısında afalladı genç kadın ve ne yapacağını şaşırdı. Ölmek istiyordu ve neredeyse bunu başarmak üzereydi. Peki ya bu adamı ne yapacaktı, onu da kendisiyle birlikte ölüme mi götürecekti?

Nefesini son zerresine kadar tüketmek üzereyken geri dönemezdi ama onun ölümüne de göz yumamazdı. Ne diye atlamıştı ki suya bu düzenbaz? Hem de yüzme bilmediği bu kadar belliyken. Çırpınmaların etkisiyle ikisi birlikte hızla dibe gömülürken adamı kolundan kavrayıp gözlerine baktı ve ona çırpınmamasını işaret etti.

Yüzmek için takati olduğundan pek emin olmasa da yukarı doğru kulaç atmaya başladı. Hareketleri güçsüzdü ama işe yaramıyor da değildi. Kolundan tuttuğu bedeni çekmekte zorlanınca olduğu yerde duraksadı ve adamı belinden kavrayıp yukarı asıldı. Elinden geldiği kadar hızlı davranmaya çalışsa da aldıkları yol fazlasıyla azdı. Hangi ara bu kadar dibe indiğini anlayamamıştı. Bir süre daha aynı işlemi tekrarladıktan sonra güneş ışığının, suyun yüzeyinde oynaştığını gördü.

KÖR KRALİÇEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin