20. Bölüm

576 45 3
                                    

Sıra Dolunay'a geldiğinde hepimiz merak etmiştik. Gücü ruh kontrolüydü. Ve açıkçası nasıl olduğunu biz bile bilmiyorduk.

Dolunay bahçenin ortasında beklerken hocalar ayağı kalkıp bahçenin köşesindeki yuvarlak küçük masayı getirdi.
Masanın üzerinde büyük beş köşeli bir yıldız vardı. Ve yıldızın her bir köşesinde bir şişe vardı.

Bayan Darbus
"Şimdi bu şişeler de ki ruhları çıkarıp kontrol edeceksin. Ama dikkatli ol. Çünkü bu ruhlar oldukça güçlüdür."

Dolunay onaylayıp iki elini şişelerin üzerine getirdi. Dakikalar sonra şişelerin kapakları hızla açıldı ve içlerinden kırmızı, mavi, kahverengi, sarı ve yeşil dumanlar çıkmaya başladı.

Dumanlar Dolunay'ın kontrolü ile havada birleştiğinde değişik bir şekilde masada bulunan üçgeni oluşturmuştu.

Bayan Darbus
"Şuan burda bulunan kişiler hariç bütün ruhlar kontrolün altında. Unutma bu ruhlar birilerini öldürebilir."

Dolunay
"Nasıl yani?"

Bayan Darbus oturduğu yerden kalkıp Dolunay'ın yanına gitti.

Bayan Darbus
"Bu ruhları senin evcil hayvanınmış gibi düşün. Sen kime saldırmalarını istersen ona saldırır ve öldürürler. Senin normal gücünün biraz daha gelişmiş hali."

Bayan Darbus Dolunay'ın oluşturduğu üçgene ellerini uzatıp üçgeni büyük bir rüzgarla dağıttı.

Bayan Darbus
"Ve ruhların oluşmasının en büyük etkeni ise Oliks'in rüzgarıdır."

Herkesin bakışları bana dönerken yutkundum.

Bayan Darbus
"Son olarak Açelya. Yani Oliks'in rüzgarı."

Herkesin yoğun bakışları eşliğinde ortaya geçtim.

Bayan Darbus
"Birçok şeyin oluşmasında etken sağlayan Oliks'in rüzgarı ile birsürü şey yapabilirsin. Önce rüzgar kontrolüne bakalım."

İlk günkü gibi dirseklerimi kırıp sol kolum altta, sağ kolum üstte olacak şekilde önümde birleştirdim.

Yavaşça kollarımı dışa doğru açıp bir daire oluşturdum. Daire mavi bir rüzgardı ve oldukça sertti. Aniden sağ elimle önüme oluşan daireyi hızla sağ tarafıma ittirdiğimde çoğu şey yıkılmıştı.

Bayan Darbus
"Güzel. Gücünü çabuk kavramışsın. Şimdide Oliks'in rüzgarına dönüşmeni istiyoruz. Yani mavi rüzgara."

Ben
"Aslında o özelliğim üzerinde hala çalışıyorum."

Bayan Darbus
"Pekâlâ. O zaman rüzgar kasırganı göster bize."

Onaylayıp gözlerimi kapattım ve önümde büyük bir kasırganın oluştuğunu düşünmeye başladım.

Biraz sonra yüzüme esen rüzgarla gözlerimi açtım. Gökyüzüne kadar uzanan bir kasırga vardı. Mavi ve ciddi anlamda sertti. Tabi bir de soğuktu.

Bayan Darbus, hocalar ve ben bundan etkilenmesekte Sinan amca ve babam çoktan diğerlerine kalkan yapmıştı.

Aklıma gelen şeyle kasırgaya doğru yürümeye başladım.

Babam
"Açelya ne yapıyorsun?"

Bana seslenen kişileri dinlemeyip gözlerimi bayan Darbus'a çevirdim. Bana sırıtarak bakıyordu. Yüksek olasılık yapacağım şeyi anlamış ve sonucunu biliyordu. Bende ona küçük bir gülümseme sunup kasırganın içine girdim. Saniyeler sonra kendimi mavi ve soğuk bir rüzgarın içinde bulmamla etrafıma baktım. Ben.....uçuyordum. Ama bunu sadece ben görebiliyordum.

Size şöyle anlatıyım. Ben kasırganın içine girdiğimde hala yere basacağımı ve sadece etrafımda hızla dönen bir kasırga olacağını sanıyordum. Ancak öyle olmamıştı.

Onun yerine kasırganın içine girdiğimde hızla yukarı doğru yükselmiştim. Yine etrafımda sert ve soğuk rüzgar kasırgası var ama bu daha farklıydı. Şuan uçtuğumu görmediklerini biliyordum ama sanırım bayan Darbus biliyordu.

Sonunda artık kasırgayı durdurmaya karar verip yavaşça aşağı indim. Benimle beraber kasırga da durduğunda gülümsedim.
Yine kimse görmemişti.

Yaren
"Sen ne yaptın öyle? İyi misin?"

Ben
"İyiyim neden?"

Dolunay
"Bide niye diye soruyor ya. Kızım kasırganın içine girdiğinde kayboldun."

Esra
"En önemlisi de hiçbir şekilde seni göremedik."

Onlar kendi aralarında konuşmaya devam ederken bakışlarım bayan Darbus'u bulmuştu.

Bana yüzündeki hafif gülümsemeyle bakıyordu. Bende ona gülümseyip önüme döndüm.

Hoca
"Evet kızlar. Sınavınız bitti. Hepiniz de gayet iyi iş çıkardınız. Açelya Oliks'in rüzgarına dönüşme özelliğini mutlaka çalış."

Hocayı onaylayıp önüme döndüm.

Rüya'dan

Sınav bittikten sonra evden çantamı alıp hastaneye gitmeye başladım.

Jungkook'la önemli bir işimiz vardı ve ben şu sınav işi yüzünden ertelemiştim.

~~~~~~~~~~~~~

Hastaneye geldiğimde hemen Jungkook'la kaldığım odaya gittim. Ben hastaneden taburcu olmuş gibi gözüksem de yinede Jungkook için buraya geliyordum. Hatta burda kaldığım bile oluyordu.

Düşüncelerimi bir kenara bırakıp geldiğim odaya girdim.
Girmemle gördüğüm görüntü kalbimin acımasını sağlamıştı. Jungkook sandalyesinden düşmüş ve yerde yatıyordu. Aynı zamanda gözyaşları gözlerinden hızla akıyordu.

Jungkook
"Yardım edin."

Hemen yanına gidip bana bakmasını sağladım.

Ben
"Tamam Jungkook. Ben burdayım. Sana yardım edicem."

Jungkook
"Canım çok acıyor. Bana yardım et."

Ben
"Tamam edicem. Hadi kalkalım."

Önce sandalyeyi bir kenara itip kolundan tuttum ve kaldırıp omzuma koydum. Belinden tuttuğumda o da yandaki komidinden destek almıştı.

Sonunda kaldırıp yatağa oturttuğumda hala gözyaşları hızla akıyordu.

Ben
"Jungkook tamam sakin ol. Bak ben burdayım."

Ayakta olduğum için belime sımsıkı sarıldığında dolan gözlerimden bir damla yaş akmıştı.

Ona çarpan kişi hala bulunmamıştı. Dışarıda hala elini kolunu sallaya sallaya geziyordu. Ama kendime bir söz vermiştim. Eğer o adamı bulursam kesinlikle kendi elektriğimle öldüreceğim.

Bunu kesinlikle yapıcam.

Jungkook ağlamaya devam ederken göğsüme giren ağrıyla yüzümü buruşturdum. Canım çok acıyordu ve ne olduğunu bilmiyordum bile.

Bunu umursamayıp Jungkook'tan ayrılıp gözyaşlarını sildim.

Ben
"Burda bekle lavaboya gidip gelicem."

Beni onayladığında odadan çıkıp lavaboya gittim. Sağ elimle göğsüme baskı uygulamaya başladım. Bana ne oluyor böyle?

Koruyucu Melekler¹ || Min YoongiWhere stories live. Discover now