49. Bölüm

516 39 18
                                    

En sonunda bir alışveriş merkezine gelmiştik. Burası onunla ikinci kez karşılaştığım alışveriş merkeziydi.

Arabadan inip girişe doğru yürürken bende taksiye ücreti verip aşağı indim.

Arkasından giderken içeri girdi ve yürüyen merdivene binip üst kata çıkmaya başladı. Bende hemen arkasından gidiyordum. Daha sonra telefonu çalmış ve biriyle konuşmuştu. Ama Korece değildi. Sanırım Türkçe'ydi.

Üst kata çıktıktan sonra kahve satan yere ilerleyip bir kahve aldı.

Bende kenardaki baloncunun arkasına saklanmış onu izliyordum.

İçimde kötü bir his vardı.

Açelya'dan

Kahvemi içerken bir yandan da sosyal medyada dolaşıyordum.

O sırada birinin ismimi seslenmesiyle sesin geldiği yere baktım.

Bu Deniz'di. Ayağı kalkıp yanına gittim. Ona sarıldığımda o da aynı şekilde bana sarıldı.

Deniz
"Bir sürü olay yaşamışsınız. Sen iyi misin?"

Ben
"İyiyim iyiyim."

Deniz
"Ee bugün ne yapıyoruz? Valizlerimi evime bırakıp geldim o kadar."

Ben
"Bugün sana Seul'u gezdiricem. Bu arada senin Korecen var mı?"

Deniz
"Herhalde var. Bir ara öğrenmiştim."

Ben
"Okey. Gidelim hadi."

Çantamı aldığım sırada Deniz de kolunu omzuma attı ve beraber yürümeye başladık.

Suga'dan

Sevgilisi mi vardı? İçimdeki hüzün ve büyük boşlukla ikisini izliyordum. Şuan nasıl göründüğüme dair hiçbir fikrim yoktu. Ama önemli olan sevgilisinin olmasıydı. Oysaki bunca zaman onunda benden hoşlandığını sanmıştım.

Yanılmışım. Hemde çok.

Dolan gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.
Sinirle onları takip etmeye devam ettim. O çocuk Açelya'nın omzuna kolunu atmış beraber geziyorlardı.

Onun omzuna bir tek ben kolumu atabilirim. Pislik herif. Şuan oldukça sinirliydim. Bu ikisini biraz daha görmeye dayanamam. Bu yüzden hızla aşağı kata inip alışveriş merkezinden çıktım.

Gözlerim yine doluyordu. Bir yaş düştüğünde hemen sildim ve ilerideki taksiye bindim.

Aklıma ailem gelmişti. Ne zamandır yanlarına gitmiyordum. Deagu'ye gitmeye karar vermiştim. Belkide onu bir süre görmesem daha iyi olurdu.

Hemen bir otobüs bileti aldım ve eve gittim.

Küçük bir valiz hazırlayıp evden çıktım ve bekleyen taksinin arka koltuğuna valizimi koyup öne geçtim.

Ben
"Otobüs terminaline."

Adam beni onaylayıp sürmeye başladı.

~~~~~~~~~~~~

Biraz sonra terminale geldiğimiz de arabadan inip bavulumu aldım ve oturma yerlerine oturup saatin gelmesini bekledim.

Dakikalar sonra anons sesini duyduğumda kalkıp ilerideki Seul-Daegu otobüsünün yanına gittim ve görevliye valizimi verdim. Ardından otobüse geçip yerime oturdum. Annemi çok özlemiştim. Deagu'ye gider gitmez ona ve babama hediye almam gerek. Tabi birde abime.

Bunu hep yapardım. Yanlarına gideceğim zaman hediye alırdım onlara.

Düşüncelerimden ayrılıp cebimden telefonum ve kulaklığımı çıkarıp müzik dinlemeye başladım.

3 Saat Sonra

Kulaklığımı çıkarıp ayağı kalktım ve otobüsten indim. Görevliden valizimi de alıp bir taksiye bindim ve şehir merkezine gittim.

Anneme çok sevdiği bir bluz alacaktım. Babama ise bir saat almayı düşünüyordum. Abime ne alacağımı bilmiyordum. Ama sanırım onda da bur tişört alacaktım. Taksiciye beklemesini söyleyip aşağı indim ve saat dükkanına girdim.

Siyah bir saat alıp parasını ödedikten sonra kutusuna koyup dışarı çıktım.

Taksiye binip bu sefer güzel bir mağazaya gittim.

Ordanda annem için güzel bir bluz, abim içinse Tam onu tarzında bir tişört alıp çıktım.
Taksiye binip bu sefer evin adresini verdim.

Ailemi cidden çok özlemiştim.

~~~~~~~~~~~~~~~

Sonunda eve geldiğimde kapıyı çalıp beklemeye başladım.

Kapıyı annem açtığında kocaman gülümsedim.

Annem
"Oğlum!"

Sıkı sıkı sarıldığında bende kollarımı ona dolamıştım.

Annem
"Neden geleceğini haber vermedin. En sevdiğin yemekleri yapardım."

Ben
"Önemli değil anne. Ben ailemi görmeye geldim. Yemeği ne yapıyım?"

Gülerek içeri geçtik.

Annem
"Baban ve abin işteler. 1 saate gelirler."

Annemi onayladığımda gelip koluma yapıştı ve beni salona çekiştirdi.

Ben
"Anne dur."

Koltuğa oturup benide yanına oturttu.

Annem
"Anlat bakalım. Ne yaptın Seul'de? Güzel yaşıyor musun?"

Ben
"Evet anne merak etme."

Annem
"Peki gönül işleri nasıl? Var mı birileri?"

Annemin dediğine karşı gülümsemiştim. Ama daha sonra Açelya'nın sevgilisi olduğu aklıma gelince gülümsemem solmuştu.

Annem
"Noldu öyle suratın asıldı?"

Ben
"Ya aslında bir kız vardı ama sevgilisi varmış."

Annem
"Sen nerden biliyorsun? Kendisi mi söyledi?"

Ben
"Hayır bugün gördüm."

Annem
"Ortada kesin birşey yok yani?"

Ben
"Anne gördüm işte. Çocuk kızın omzuna kolunu falan attı. Sarıldılar bide."

Annem göz devirdiğinde kendimi cahil gibi hissetmiştim.
Hep böyle olur zaten.

Annem
"Oğlum sen bunların aynısını kuzenin Mi cha'ya yapmıyor musun? Belki çocukta kızın kuzenidir. Belkide kardeşi. Nerden biliyorsun?"

Ben hiç böyle düşünmemiştim.

Ben
"Öyle midir?"

Annem
"Tabi bunu bilemeyiz ama eğer kız o çocukla sevgili değil ve seni seviyorsa seni almak için buraya gelir. En azından seni arar."

Ben
"Hiç sanmıyorum. Çok eğleniyor gibi duruyorlardı."

Annem
"Kim peki bu kız?"

Ben
"Adı Açelya. Koreli değil."

Annem
"Nereli peki?"

Ben
"Türk ve çok güzel."

Annem
"Göster bakalım fotoğrafını."

Sanırım bugün annemin dilinden kurtulamayacaktım.

•••••••••••••••••••••••••

Aceleyle attım bu yüzden yazım yanlışı varsa özür dilerim şimdiden.

Hikayemi desteklediğiniz için teşekkür ederim💕💕

Koruyucu Melekler¹ || Min YoongiWhere stories live. Discover now