4.Bölüm

9.6K 666 21
                                    

Ezan sesi ile uyanan Leyla akşam abisi ile konuşmalarını hatırlayıp yatağın içinde biraz dikleşti.
İçinde öyle bir boşluk ve çıkmaz sokak vardı ki Leyla o boşlukta ne yana savrulduğunu nereye gideceğini bilemedi.
İçindeki sıkıntının geçmesi , huzur bulmak için abdestini alıp sabah namazı kılmaya karar verdi.
Namazından sonra yaptığı duada Allah'tan kendisi ve abisi Yusuf  için hayırlı kapılar yazmasını diledi.
Ettiği dualar ile günler sonra kalbi huzur bulan kız seccadesini katlayıp dolabın üzerine bıraktı.
Bu sabah yeni başlangıç ,yeni umut olsun diye evde ne varsa güzel bir kahvaltı sofrası hazırladı.

Yusuf 'da kardeşi ile dün ki konuşmasından sonra rahatlamış azda olsa vicdanı susmuştu.
Kızın hazırladığı masaya geçip huzurla oturdu.
Sabah telefonda konuştuğu Devran'ın sözlerini hatırlayıp düşünmeye başladı.
"Bak Yusuf bilirim bacını seversin bu topraklarda Leyla yaşında okumayan kızlar bekar kalmaz . "
"Biliyorum bunları bana beni anlatma Devran ne diyeceksen söyle , birbirimizi tanıyoruz girizgaha gerek yok ."
"Haklısın . Ben Emre için aramıştım"
"O adam hani istemiyordu evlenmeyi şimdi neden istiyor . Bak Devran o çocuk sen gibi Miran gibi değil İstanbul görmüş .Eğer sen kefilim dersen kardeşini üzmez dersen veririm yoksa hiç kapımı çalmayın."
"Emre iyi çocuktur üzmez Leyla'yı . Kefil olmaya gelince ben kardeşimi Miran'a verdim alışmaları zaman aldı Yusuf sadece diyeceğim namuslu saygılı adamdır. Mutluluğa kefil olamam orası kader "dedi.

Yusuf hatırladığı konuşmayı bir kenara bakıp yüzü gülen kardeşine o da gülümsedi.

"Günaydın Leyla hanım bu şerefi kime borçluyuz ! Sen mutfağa girdin öyle mi !"
"Anladım abi sen  annemin yemeklerini çok seviyorsun .İstersen bu işleri hepten anneme bırakayım ne dersin ?"
Gülerek abisine göz kırptı.
Hacer hanım  aylar sonra kızı ve oğlunun eski günlerdeki gibi konuşmasına şaşırsa da içten içe o da bu duruma sevinip  mutlu oldu.
Yanlarına yavaş adımlarla gelerek Leyla'nın özenerek hazırladığı sofraya göz ucuyla bakıp oturdu.
"Günaydın anne "
"Günaydın hayırdır sen en son kahvaltı hazırladığında Diyar misafirliğe geliyordu  o günden beri mutfağa girmeyen Leyla'ya ne olmuş Yusuf ?"
Yusuf kardeşine takılarak laf sokan annesine katıldı.
"Kardeşim büyüdüm artık evlendirin beni diyor Hacer sultan "

"Demek sana da söyledi manyak kardeşin !"
"Neyi !"
"Abim ağa kızı kaçırsın , ben berdel olurum dedi ."
Yusuf, Leyla'nın yüzüne gülerek bakınca kız çayını püskürtmemek için elini ağzına kapattı.
Yani bu anneside iki dakika huzur vermiyordu.
Kız annesine sitemle bakarken Yusuf duyduğu sözler aklına geldikçe gülüyordu.

"Tüh be ! Anne niye bunu dün demedin ki !"
İki kadın da Yusuf'un sözüyle gülmeyi bıraktı.
"Bugün ne mani var ki abi ?"
"Akşama Hazarlar kız istemeye gelmek istedi bende buyrun gelin dedim ."

Adamın söylediği sözler sofraya bomba gibi düşmüştü.
"Kardeşimin beni düşündüğünü bilseydim bir ağa kızı kaçırırdım elbet ! Yine evde kaldı bu garip Yusuf ."

Hacer hanım Hazarlar adını duyunca keyiflenmiş Leyla'nın ise yüzü düşmüştü.
Adamın ne konuştuğunu bile duymaz olmuşlardı.
Hacer hanım zaten evin eşyasının eskiliğinin üstüne gelenlerin zengin oluşu ile kendini iyice küçülmüş hissetti.
Kafasındaki düşünceleri kovup oğluna döndü.

"Oğlum akşama niye kabul ettin kaç gündür evi temizleyemedik ! Olur mu öyle şey bari yarın akşam olsaydı akşama hiç bir hazırlığımız yok ."

"Anne ne hazırlığı adamlar kahve içecekler zaten gelirkende getirirler çikolatalarını ,tatlılarını " desede Hacer hanım ne yapsak diye çoktan düşünüp liste yapmaya başlamıştı.
Leyla ,annesi ve abisinin heyecanına sesini çıkarmayıp sofrayı toplamaya başladı.
Aklında sadece kendisine kırgın olan Diyar vardı.
Kızın son yaptıklarını bilerek nasıl kabul etmişti abisi ile evlenmesini şaşırıyordu.
Hem Emre'nin sevdiği var diye duyduğunu hatırlıyordu.
Adam neden onu bırakıp yerlerde süründüğünü gördüğü kızı istesin ki diye düşündü düşündü bir türlü işin içinden çıkamadı.

Mutfağı toparlamaya bir yandan da aklında ki ihtimalleri atmaya çalışırken evin kapısının çalınması ile koşup açtı.
Karşısında gördüğü kişilerle yutkunup başını içeriye annesi ve abisine çevirdi.

Emre Mardin'e geldiği günden beri kimseyle ne konuşuyor ne de doğru dürüst yemek yiyordu.
İdil'in sözleri kafasında çınlarken sinirle evlenmeyi kabul etmişti.
Şimdi aşağı avluda düğün için koşturan kalabalığı gördükçe bu kararının yanlış olduğunu düşünüyordu.
Evlilik ve isteme düşüncesinden kaçmak için evden çıkıp nereye gittiğini bilmeden dağ bayır yürümeye başladı.
Issız bir tepeye geçip kuşların uçuşunu,gökyüzünü izledi.
İdil ile tanıştığı günleri ,mutlu olduğu anları hatırlayıp içine derin bir nefes çekti.
Ne yapacağını nasıl bir sinirle evliliğe tamam dediğini ,pişman olduğunu ailesine anlatmak için yerinden kalktı.
Bu evlilik saçmaydı hem kendine hemde Leyla'ya yazık olur .
Kız en azından kendisinde gönlü olan adam ile evlensin benden kimseye fayda gelmez diye son kararını verdi .

Karşıda bir koyunu zaptetmeye çalışan köylü kızının komik halleri ile kalktığı yere yeniden oturup amaçsızca kızı izlemeye devam etti.
Genç kız ablasına yardım için gelmişti ama kaçan koyunun peşinden buralara kadar gelmişti.
Tepede kendisine yardım etmeden bakıp izleyen adama sinirle söylendi.
"Hayır gelip ucundan tutsan incilerin dökülür . Zaten bu saatte tepe başında oturan adam ya işsizdir ya ayyaş .Eğer başıma senin yüzünden bir iş gelsin kara boncuk seni kuzu tandır yapıp yemeden vallahi canıma kıymam " diye kaçan koyuna söylenerek peşinden koşturdu.
Koyun Emre'nin oturduğu yere doğru koşunca kızda artık dayanamayıp kendisini hala izleyen adama bağırdı.

"Sabahtan beri televizyon izler gibi izleyip güldün be abi bir el atsan mı artık ! Bak bu koyuna bir şey olursa beni işten kovarlar ! " diye sitemle konuştu.
Emre kızın haline acıyıp yanına yaklaşan koyunun peşine düştü fakat Kara boncuk koyun olmanın dışında keçi gibi inatçı, tazı gibi de hızlıydı.
Bir yanda kız bir yanda Emre koşarak koyunu zar zor yakaladılar.

Genç kız koyunu yakalayınca başındaki yazmayı çıkarıp koyunun boynuna tasma gibi bağladı.
"Bu da sana ceza olsun artık böyle boncuk hanım ! Bitti kraliçelik devri artık kebap mı olursun ,tandır mı yoksa kavurma mı orasını sen düşün ,birini seç beğen . Hiç olmadı Hakkı abiye verir kıçına karanfili elimle takarım ha "

Emre koyunla uzun ve koyu sohbete dalan köylü kızını bir süre yüzünde gülümseme ile izledi.
Güldüğünü ise kızın sözleri ile farketti.

"Bu abide pek bir alık ha boncuk şuna bak bize sırıtıyor ."dedi.

Emre kızın sözlerine daha yüksek sesle gülmeye başlarken genç kız yazmasını bağladığı koyunun tasmasından tutup sinirle adamın yanından ayrılıp yürümeye başladı.

Emre giden kızın arkasında bağırdı.
"İnsan bir teşekkür eder köylü kızı !"
Genç kız sinirle adama döndü.
"Niçin teşekkür edecekmişim ? Asıl sen bize teşekkür et sayemizde nursuz yüzün birazcık aydınlandı !"
Kız arkasını dönüp tekrardan söylenerek yürürken Emre'de arkasından gülmeye devam etti.

"Bir de teşekkür bekliyor biz burda ne derdindeyiz ,beyimiz ne derdinde ! Hepsi senin yüzünden Boncuk cadısı ne vardı kocanın dizinin dibinde otlansan ! İlle aksiyon yaratacak beni yoracaksınız !"

Emre hala koyuna laf sayan kızın peşinden yürüyüp konuşmasını dinledi.

Adını kim olduğunu dahi bilmediği bir köylü kızı sayesinde o tepeye neden çıktığını , akşama ne yapacağını bile unutmuş haftalar sonda ilk kez içten gülmüştü.
Aklında evliliği iptal eden genç adam köylü kızı ile karşılaştıktan sonra kendini olacaklara bırakma kararı aldı.
Belki de abim gibi Elvan gibi bizde Leyla ile mutlu oluruz diye düşündü.
Tepenin ardından uzaklaşan köylü kızının arkasından bakıp yeniden gülümsedi .

GEL SAR BENİ✔️ (Ara Verildi )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin