XXII

745 45 3
                                    

Zil sesi. Telefon zil sesi. Benim telefonumun  zil sesi değil. Kulaklarıma ilişen sesle bulunduğum yerde kıpırdandım. Gözlerimi yavaşça açtığımda ise "Abi kapat ben seni sonra arayacağım." diyerek kısık sesiyle kulağındaki telefona cevap veren Hilmi Cem'le karşılaştım. Kafamı Hilmi'nin boynundan kaldırdığımda "Uyandırdım mı?" diye sordu sessizce. Kafamı boşver anlamında iki yana salladığımda sağ elini boynum ve yanağım arasına yerleştirip "Başının ağrısı geçti mi peki?" diye sordu bu kez de.

Uyku mahmurluğundan henüz sıyrılmamışken bu sefer de başımı olumlu anlamda salladım. Boynumdaki parmakları bulunduğu yeri okşarken "Sevimdim." dedi bu kez de Hilmi Cem ve dudakları hafifçe yukarı doğru kıvrıldı.

Gözlerimi ondan ayırıp yapacağım projeye doğru çevirdiğimde sehpanın üzerinde  duran 5 sayfa yazıyla karşılaştım. Gözlerim şaşkınlığını belirtir nitelikle açılırken kafamı Hilmi Cem'e doğru çevirdim. "Sen uyurken boş durmak istemedim. Islanan projenin de ilk 15 sayfası iş göremez durumda ama gerisine bir zarar gelmemiş Allah'tan. Yazımı seninkine benzetmeye de çalıştım. 10 sayfalık bir yer kaldı. Sanırsam 6-7 saate bitirebiliriz."

Ağzımı açtığımda söyleyecek bir şey bulamayıp geri kapattım. Hilmi Cem'in yeşil gözleri tüm ışıltısıyla yüzümü incelerken benim yerime konuşmayı devraldı. "Bir şey söylemek zorunda değilsin, sadece yaptığım aptallığı telafi etmeye çalışıyorum Ceylan. "

Kaşlarımı çatarak "Hilmi Cem'e ne yaptın?" diye sorduğumda ise şuh kahkahası tüm salonda yankılandı. "Salak." dedi gülüşü yüzünü aydınlatırken. "Acıktın mı?" diye sordu bu kez de sehpanın diğer ucundaki pizzaları biçimli kaşlarıyla işaret ederken.

"Kurt gibi açım hem de İntepe." dedim ama daha sonrasında üzerimdeki formayı işaret edip "Ama önce şunlardan kurtulup rahat bir şeyler giyeyim." diyerek ona baktım. "Gel sana da bir şeyler ayarlayalım. "

Kafa sallamakla yetindi ve benimle birlikte üst kattaki odama çıktı. Dolabımın kapağını açtığımda Hilmi Cem odamda gezdiriyordu bakışlarını. Komodinin üzerindeki dünya temalı lambaya doğru yürürken "Bunun aynısından bende de var. Küçükken doğum günümde birisi hediye etmişti. Sen nereden aldın? " dedi. Gözlerim bir kaç saniyeliğine eline alıp incelediği lambaya değdiğinde dudağımın kenarı hafifçe yukarı doğru kıvrıldı. "Küçükken babam bir kaç günlüğüne iş için İngiltere'ye gitmişti. Onunla gitmeye heves etmiştim bende. Allem ettim kallem ama yok götürmedi beni. O zamanlar hemen arabaya binince gidileceğine inanıyordum falan ve babamın beni götürmemesi resmen fiyaskoydu benim için. Çocuk aklı işte o dönene kadar her gün, günde iki kez arayıp ağlayıp darlıyordum adamı. Dönüşünde ise bana bu lambayı getirdi ve 'Seni de yanımda götürsem annen yalnız kalıp üzülürdü ben de seni başka bir ülkeye götürmek yerine dünyayı sana ve annene getirdim.' dedi. " gözlerimi kaçırıp tekrar dolaba doğru yöneldim. " Babam döndükten 2 gün sonra senin 13. yaş  günündü. Sen hatırlamıyorsun ama sendeki benim lambam. Sana kendi dünyamdan bir parça vermek istemiştim sanırım, çocuk aklı işte deyip. " gülmeye çalıştım ve dolaptan aldığım siyah eşofman altını Hilmi'ye doğru uzatmak için arkamı döndüğümde yanıbaşıma ne ara geldiğini anlamadım. Işıltılı gözleriyle bana bakarken "Devam et. " dedi. Kaşlarımı anlamadığımı belirtircesine çattığımda " Bana kendi dünyandan bir parça vermek istemiştin. " dedi. Yoğun bakışları vücudumdan geçen ürpermeye yol açarken.

Gözlerim yeşillerini bulduğunda " Çocuk aklı işte." dedim. Hilmi Cem ise kafasını iki yana sallayıp "Sadece devam et Ceylan, lütfen." dedi.

Omuz silkip "İşte ben sana kendi lambamı verdim, annem de bana kendisininkini. Sanırsam annen bir gün anneme laf arasında, sen kimin hediye ettiğini bilmesen de her gece lambanı yakmadan ve lambayı incelemeden uyumadığını söylemiş. O zamanlar ülke ülke gezmek için annenleri darlıyormuşsun falan. Annem de hediyemi sana verdiğimi farkedip annenin anlattıklarını bana anlatmıştı ve kendi lambasını bana hediye etmişti. O zamanlar ben de lambamı incelemeden ve babam gibi farklı ülkelere gitmeyi düşlemeden uyumazdım."

Hilmi Cem İntepe güneşi kıskandıracak gülümseyişi ve parlayan gözleriyle bana bakarken kemikli parmaklarını  yine boynuma sardı. Gözlerinde hissettiğim duygu  silsilesi adeta tenime işlerken bakışları da soluğumu kesti.
Heyecanı sesine yansırken, gözlerindeki minneti görmemek mümkün değildi. "Yani bana hayal kurmayı sevdiren sen miydin? "

"Sanırım." derken kafa sallıyordum.

Gözlerinde ki heyecan saliselik bir farkındalıkla kırgın bakışlara dönüşürken "Sen bana bu kadar güzel gelirken, ben sana nasıl bu denli aptalca davranmayı becerdim bilmiyorum ki sarışın. Ama bildiğim bir şey varsa  o da fazla aptal bir adam olduğum. Başta  bana iyi geldiğini kabullenmek istemediğimdendi sanırım yaptıklarım. Sonrası da her an yanında olmak istediğimi farkettiğimde oldu. Bu kadar güzel bakmamalıydın be Ceylan. Kafamı karıştırmamalıydın. Böyle güzel gülmemeliydin mesela. Böyle güzel gülmek yasaklansın istedim ben. Benden başkasına gülmen yasaklansın istedim. Karışığım Ceylan, sen bana böyle baktığından beri karma karışığım. "







*Cause you're amazing just the way you are.
Kısa ve öz bölüm mü  o severiz...

Sevilmek için Sevmedim // Hilmur Where stories live. Discover now