XXVIII

572 38 29
                                    

"Sonunda." dedim lan ben "Sonunda beni gördü." Ebemi sikti varlığımı farkedene kadar ama baktı lan bana. Yeşilleri değdi yüzümü. Sonra sesi, "Adımla seslendi var mı daha ötesi?"  Hissettim ben sıcaklığını. Hayır yalan değildi. Dokunmadın mı sen söyle? Okşamadı mı hiç tenin tenimi? İnkar etme. Omzunda uyuttun. Gülümsedin lan bana? İçim yandı sen gülümserken. Kalbim tekledi. "Yapma." dedim kendime, "Yapma Murat yanacaksın." dedim. Çoktan işin işten geçtiğini bilirken hem de. Sonra bana çabalamaya çalıştığını da söyledin. Söyledin ebesini siktiğim. Sonra da umudun ağlasını verip siktirip  gittin. Tam altı ay oldu. Üçüne New York sokaklarında fink attığın kızlarla paylaştığın storylerinden şahit oldum. Diğer üçüne ise kendi gözlerimle. Aynı üniversiteyi kazanmamıza bile sevinememek nedir artık biliyorum. Hayatımdan iyi ki siktirip gitmişsin diyorum aslında biliyor musun Hilmi? Çünkü sen gerçekten değmezmişsin. Korkaksın bir kere. Sorumluluk almasını, sözünde durmasını da bilmezsin. Ne oldu gerçekten merak ediyorum. Neden ürktü yine minik tırtılımız. Aptalsın Hilmi Cem İntepe. Düşüncelerini ifade edemeyecek. Hissettiklerini söylemeyecek kadar aciz ve aptal.  -Murat

"Ne oldu?" dedim Hande'nin güzel yüzüne bakarak "Okudu mu?" Hande yavaşça kafasını salladı ve "Evet sanırım okudu mektubu, şimdi de gözleriyle diğer masaları tarıy..." dedikten sonra yutkunup " Ve buldu." diyerek cümlesini tamamladı. Başımı salladığımda amacına ulaşmış bir aslan gibi hissediyorum. Avım az önce yemi yutmuş ve tuzağa takılmıştı. Hilmi Cem İntepe'yi tanıyorsam şimdi bir hışım yanıma gelip ettiğim cüretkar lafların hesabını benden soracaktı. Bende avıma, sanki hikayemizin  avcısı oymuş gibi hissettirip ürkekçe yanıt verecek  ve o kendince kükrerken sorulamın cevaplarına kurnazca ulaşacaktım. Yani merak ettiğim 'neden'lere.

Lakin ensemde hissetmediğim el ve hışımla itilen sandalyenin, pencereleri açık kafede çıkarmadığı ses gözlerimi karşımda oturan kıza dikmeme neden oldu. "Okudu dedin. Daha bitirmedi mi? Niye gelmiyor hani okumuştu Hande. Bir şey söylesene." fısıltıyla çıkan ve sanki bir ton daha sesli konuşsam tüm herkesin duyacağını düşündüğüm sesim karşımdaki kıza ulaştığında, Hande' nin o güzel kaşları çatılmıştı. "Ne oluyor?" hepten çıkmayan sesimle sordum bu kez . Sanki birisi ses tellerime susturucu takmıştı ve düşüncelerimi kurşuna diziyordu. Ne acı değil mi? Ben de onun gibi kaşlarımı çattım. "Bir şey söyle. " dedim son çare.

Hande yutkundu ve "Bir şey olduğu yok Murat. Okudu. Gözleriyle etrafı taradı sonra seni görüncede kafasını iki yana sallayıp kağıdı buruşturdu. Sonra da hiçbir şey yokmuş gibi  muhabbetine geri döndü. "

Hande cümlenin başında yutkunmuştuya hani işte ben şu an asla o refleksi gerçekleştiremiyordum. Boğazımda ki yumru gitgide varlığını belli ederken. Ben sadece Hande'nin mavilerime odaklanmış endişeli gözlerine bakakalmıştım. Fazla koca ve çarpıcı güzel gözlerine. "Murat, hadi kalkalım iyi görünmüyorsun. " etrafta gözlerini gezdirdi  ve elini omzuma atıp "Lütfen Murat." dedi. Sonra bir an sessizleşti. Yeni bir yutkunuş bağışladı benliğine. Bir yeni nefes ve "Pekala su, su içer misin?" Eli omzumu narince sıvazlarken ses tonunu yükseltip "Bakar mısınız bir su alabilir miyiz?" sonra ise derin bir nefes alıp tekrar o yamaca baktı. Varlığıma asla iyi gelmeyen o yamaca.  "Murat buraya bakıyor. Ona böyle görünmek istemeyeceğine eminim. Rengin attı. Hadi kalk bari lavaboya gidelim."

Alamadığım derin nefeslerin, yutkunmayı bana haram eden yumruların ardından, gözlerinin  taa içine baktım karşımda tüm o ürkek zarafetiyle oturan kızın. O güzel derin bakışların ardına fısıldamak istedim mavilerimle. "Hayır ben kalkmak istemiyorum, su içmek, lavaboya gitmek. Harap halimden utanmak istemiyorum. Umrumda değil beni böyle görünce ne düşüneceği. Umrumda değil insanlara nasıl bir izlenim bıraktığım. Ben sadece yutkunabilmek istiyorum. Bu kahrolası yumru geçsin. Bu kahrolası sızı yok olsun ve ben sadece yutkunayım."

Anladı mı bilemem koca gözlü kız. Mavilere aşina aslında,  anlar o acıdan,  yutkunuşların bıraktığı derin darbelerden. Ürkek soluklar ve fısıltılarda bilmediği şeyler değil, çok şey yaşadı. Hikayesini bildiğimden söylüyorum. Mavi ve Koca Gözlü Kızın hikayesi, dinleyipte etkilenmemek mi? İşte bunu betimleyemem.

Sadece başımı iki yana salladım, dakikaların bilincimde saatlere tekabül ettiği bir dilimden sonra.

Az önce gıcırtısı yankılanmayan sandalyenin sesi vardıya hani. Pencereleri açık kafeyi, doldurmamıştı tabi. İşte ben bir hışım kalktığımdan beri, deri sandalyemden yayıldı sonsuzluğa o gıcırtı sesi.
"Avcıyken av oldun ha Ceylan." dedi yakın geçmişten bir başka ses ise. Kimdir necidir bilmem ama kulaklarıma dolduğuna yemin edebilirim. Sonra " Hıh." diye bir iki saniyelik bir gülüş peydah oldu dudaklarıma. Haklı değil miydi ama? 'Avcıyken av olmak.' İşte tam benlik hareket.

Sonrası bu denli sakin ve yavaş çekim gerçekleşmedi tabi, bir hışımla ayaklandığım sandalyemden kalkarken  Hande'nin sitemkar çıkan sesiyle "Murat." deyişini duydum başta. Hilmi Cem'in yeşilleri değdi sonra soluklarıma. Kinim,nefretim, son 6 ayım peydah oldu zihnimin 'neden' diye çığlık atan yamaçlarına. Ve sonrasında ise ben finali Hilmi'nin  yeşil gözlerinin etrafını bir süre farklı tonlarla buluşturmaya ayırdım. Hilmi Cem'in attığım yumruktan sonra "Siktir." diye fısıldayışı da küçük bir after party niteliğindeki o son hoş nükteydi.





~~~Hola Guys. Nice 6 aylara. Yalnız öyle istikrar sahibi bireyim ki. Ayların arası Hilmi Cem'le Murat'ınkinden daha yakın sjsjsksks

Sevilmek için Sevmedim // Hilmur Where stories live. Discover now