• On Beşinci Bölüm •

42.9K 2K 170
                                    

     Hüma

  "Peki sonra ne oldu?"

  Lina'nın bu sorusuna cevap vermem uzun sürdü. Zira düşünebildiğim tek şey bu sabahın muhteşemliğiydi. "İşe geldik işte."

  "Seni sarhoş gibi gösterecek kadar aklını başından alan şey sabah uyanıp doğruca işe gelmeniz mi?"

  Koltuğa iyice yayıldım. Yüzümde kocaman bir gülümseme vardı. "Elbette öyle değil. Uyandık, kahvaltı yaptık ve buraya geldik. Çınar... Çok ilgiliydi."

  "Gerçekten sadece uyuduğunuza emin misin Hüma?"

  "Evet," dedim hızla. "Elbette ki sadece uyuduk."

  Lina, bir süre yüzümü inceledi. "Pekala, öyle olsun bakalım. Adresi verdiğim için bana kızmadığına sevindim."

  "İyi ki vermişsin. Geldi, birçok şey konuştuk ve en nihayetinde her şeyi atlattık. Yani, sanırım. Yavaş yavaş her şey yoluna girecektir."

  "Umarım tatlım." Bakışlarını yere çevirdi. "Enteresan bir tesadüf."

  "Hiç şüphesiz."

  "Nasıl anlamadın Hüma? Tüm işaretler ortadaymış."

  Dalgın bakışlarımı pencereye çevirdim. "Sanırım Çınar'ı kafamda öyle bir yere koymuştum ki onu o adamla bağdaştıramıyordum." Bu sırada odanın kapısı tıklatılınca, oturuşumu dikleştirip, "Girin," dedim.

  Kapı açıldı ve Pars'ın asistanı Eylül içeri girdi. "Merhaba Hüma Hanım." Bakışlarını masamın önündeki koltukta oturmakta olan Lina'ya çevirdi. "Merhaba Lina Hanım."

  "Bana adımla hitap edebilirsiniz," dedim gülümseyerek. "Sizli bizli konuşmaya gerek yok bence."

  "Aynen," dedi Lina.

  "Siz de ismimle hitap edebilirsiniz," diyerek kapıyı kapatıp bize yaklaştı. "Rahatsız ettiğim için üzgünüm Lina Hanım... Şey, Lina." Hafifçe gülümsedi. "Pars şirkete geldiğini öğrenmiş ve burada olabileceğini düşünmüş. Odasına gitmeni istiyor."

  "Bir de ayağına mı çağırıyor ?"

  Eylül, "Bu adamların hepsi cins işte!" dedi. "Pars bana tartışmanızı anlattı ve bence sen haklısın. Seni ayağına kadar çağırması büyük öküzlük."

  Lina, memnuniyet dolu bir yüz ifadesiyle, "Kesinlikle," dedi. "B*k beyinli."

  "Neler oluyor?" diye sordum.

  "İkizlere bakıcı bulup çalışmak istediğimi söyledim, o da zaten ara sıra onları şu an olduğu gibi annelerimize bıraktığımız için rahatsız olduğunu, bir bakıcının ise asla yeterli olmayacağını ve benim çalışmamı istemediğini söyledi."

  Kaşlarımı çattım. "Ayıp etmiş."

  "Bu kadar mı?" diye sordu Eylül. "Küfür yok mu?"

  "Neden küfür edeyim ki?"

  Eylül ve Lina aynı anda birbirilerine baktılar. Sonra bakışlarını yine bana çevirdiler.

  "Ne var?" diye sordum.

  Eylül, dramatik bir havayla, "Sen bu dünya için çok masumsun," dedi. Sonra kıkırdadı. "Çınar sana çok küfür ettirecektir eminim."

  "Onları çok uzun zamandır tanıyorsun, değil mi?"

  "Aynen öyle," dedi. "Ellerimde büyüdü keratalar."

  "Aslan'ı büyütememişsin ama," dedi Lina. "Baksana hala çocuk gibi."

Cüretkâr TeklifWhere stories live. Discover now