24.BÖLÜM

9.3K 631 176
                                    

Ankara ve evlenme teklifi üzerinden iki hafta kadar geçmişti. Artık birlikte olduğumuzu kimseden saklamıyorduk. Hatta bir iki kere resimlerimiz basına bile çıktı.

Bir gece Sapanca'da anneleri ile bir araya geldik. Beni anne ve babasıyla tanıştırdı. Babası avukattı. Annesi emekli öğretmen. Ben mesafeli dururlar zannettim ama çok mütevazi, cana yakın insanlardı. Çok çabuk aralarına aldılar. Hatta o gece beni göndermeyip orada yatırdılar. Ayrı odalarda yatınca Süleyman'ın ayarları bozulsa da belli etmedi.

Yılbaşından dört gün önce İstanbul'da büyük yazılım firmalarının katıldığı yılbaşı öncesi yılbaşı partisine davetliydik. Daha doğrusu Süleyman ve ekibi davetliydi ben Süleyman'ın sözlüsü olarak dolaylı yoldan partiye katılıyordum.

Yeni yıl partilerinin vazgeçilmezi benim için kırmızı elbiseydi. O gece içinde paraya kıyıp çok şık kırmızı bir elbise aldım. Sol omuzundan kalın bir bantla, diğer omuzundan straplezle gelen evaze bir elbiseydi. Kapalı gibi görünen yırtmacı dikkat etmezsem açılıyordu. O yüzden orayı üzerimde belli bir açıklıkta hafifçe diktim. Belli bile değildi.

Süleyman beni kapıdan gelip aldı. Üzerimde uzun mantom olduğu için elbiseyi göremedi ama;

— Her zaman ki gibi çok güzel olmuşsun. Tüm salonu gölgede bırakacaksın, dedi elimi öperken.

Otelden içeri girdik. Balo salonun girişinde mantolarımızı vestiyere bıraktık. Süleyman kıyafetimi görünce;

— Bence biz direk dönelim. Yani içerisi çok kalabalık, dedi yutkunarak.

— Süleyman saçmalama. Kıyafet çok fazla açık falan değil. Hatta çok açılan yırtmacını bile diktim, dedim gülümseyerek.

— Ama çok güzelsin, dedi ve kolumu kolundan geçirdi.

Süleyman her zamanki gibi geç kaldığından dolayı biz geldiğimizde salon tamamen doludu. Garsonlardan biri bizi yerimize aldı ki almamış olmasını tercih ederdim. Efe ve kız kardeşi Yaren ile aynı masaya düşmüştük. Masa değiştirmek mümkün olmadığı gibi oradan kalkmakta çok çocukça olacaktı.

Onları görünce Süleyman bir hayli gerildi. Kulağıma eğilip;

— Ben sana gidelim demiştim, dedi ve sandalyemi tutup beni oturttu. Sonrada masadakilere iyi akşamlar dileyip kendisi yerine oturdu. Yuvarlak masa olunca herkes birbirini gayet net görüyordu. Efe Süleyman'ın korkusuna kaçamak bakışlar atıyordu.

Bakışlardan çok fazla rahatsız olunca;

— Süleyman ben lavaboya gidiyorum, dedim.

— Ben de geleyim, dedi gözümün içine baktı.

— Saçmalama, dedim ve gözlerimi devirip ayağa kalktım.

Lavabo şansıma boştu. İçeri girdim ve arkamdan kapı tekrar açıldı ve ben Yaren ile göz göze geldim.

— Merhaba Hande, dedi acı bir  gülümseme ile.

— Merhaba Yaren nasılsın? Diye sordum gülümseyerek.

— İyiyim sağol. Seni de çok iyi gördüm. Süleyman Selçuk'la berbersin ha? Dedi başını sallayarak.

— Evet. Kısa bir süre oldu. Şimdi de sözlendik, dedim hafifçe gülümseyerek.

— Tebrik ederim, dedi acı bir şekilde.

— Teşekkür ederim, dedim.

— Abim Antalya'da olanları anlattı. İnan çok pişman. Hem geçmişte yaşattıkları için hem de Antalya'da olanlar için. Hırsıma yenildim, onu başkasının kolunda görmeye dayanamadım, saçamladım, dedi bana. Ayrıca Süleyman'a da biraz zarar vermiş sanırım. Sonra da Süleyman ona. Hepsi için çok üzgün.
İstanbul'a dönünce o kızı buldu. Neden? Diye sormak için. Kız onu görünce çok korkmuş. "Ben böyle olacağını düşünmedim. Aranız biraz limoni olur ben de sizi barıştırırım sizin şirkette iş bulurum diye düşündüm" demiş. Abim delirmiş tabii. "Adam gibi iş isteseydin bulurdum" demiş. O da işte çocukluk ettim, Hande'yi çok kıskandım özür dilerim. Ben böyle olacağını düşünemedim, deyip af dilemiş.
Abim az daha işinden kovduruyormuş ama annesi mi ne hastaymış vazgeçmiş.
Yazık oldu size çok yazık oldu. Ne güzel yakışıyordunuz birbirinize. Örnek çifttiniz. Şimdi şu hale bak. İki düşman oldunuz, dedi acı bir sesle.

Aşk Biter Mi? (#Tamamlandı)Kde žijí příběhy. Začni objevovat