25.BÖLÜM

9.7K 647 194
                                    

Ertesi sabah beraber İstanbul'a döndük. Bir gün önce ciddi ciddi oturup benim kariyer planlarımı tartıştık. Konuşmanın sonunda en mantıklı hareketin şirketten biran önce ayrılmam olduğunu Süleyman bana kabul ettirdi. Adamın ağzı çok iyi laf yapıyordu ve çok mantıklı gerekçeler sunuyordu.

Ben de mecburen Mina Hanımı arayıp şirketten ayrılmak için izin istedim. "Kısa bir sürede sana çok alışmıştım ama Ankara'ya taşınmayacak olmamız seni etkiledi tabii. Süleyman odunu seni İstanbul'da bırakmaz. Yani aynı durumda biz olsak Süleyman'a göre daha munis, mülayim olan Atınç bile izin vermez. Hayatında başarılar diliyorum Hande seni tanıdığıma çok memnun oldum" dedi ve vedalaşıp telefonu kapattık.

Evin önüne geldiğimiz zaman arabayı park etti, kontağı kapattı;

— Akşama geleceğim. İstersen burada kalırız istersen çiftlik evine geçeriz, dedi inmeden önce yüzüme bakarken.

— Burada kalamazsın. Sapanca'ya gidelim, dedim muzır muzır gülümseyerek.

— Ah senin bu inadın. Neyse tamam. Akşam işim bitince uğrar seni alırım, dedi yanağıma minik bir öpücük bırakırken.

Yukarı çıktım, hemen hazırlanıp şirkete geçtim. Herkes toplantı odasındaydı. Yüzlerinden düşen bin parçaydı. Mina Hanım hemen arkamdan toplantı odasına girdi.

— Arkadaşlar haberleri öğrendiğinizi yüzlerinizden anlıyorum. Yeni bir gelişme oldu. Şirketi şimdilik kapatmıyorum. Yeni bir müdür gelecek. Onunla uzaktan nasıl olacaksa? Şirketi bir şekilde idare edeceğiz. Burada en büyük iş sizlere düşüyor. Ben buradaymışım gibi şirkete, işinize sahip çıkın. Hem benim için hem de kendiniz için, dedi ellerini açarak.

Tüm çalışanlar coşkuyla alkışladılar. En azından işlerinden olmayacaklardı. Sonra bana döndü;

— Aramıza kısa bir süre önce katılmasına rağmen çalışkanlığı, güler yüzlülüğü ve samimiyetiyle hepimizin sevgisini kazanan Hande arkadaşımız aramızdan bugün itibariyle maalesef ayrılıyor. Kendisi Süleyman Selçuk'la evlenip Ankara'ya yerleşecek, dedi elimi tutarak.

— Şirket Ankara'ya taşınmayınca ben mecburen ayrılmak zorunda kaldım. Sizleri çok özleyeceğim. Şu kısacık sürede beni içinize aldığınız ve beni kendinizden biri olarak gördüğünüz için hepinize ayrı ayrı çok teşekkür ederim. Hepinize çok alışmıştım. Özleyeceğim, dedim gözlerim yaşlı.

Herkes tek tek gelip hem tebrik etti hem de güle güle dedi. Kısa sürede çok güzel dostluklar kurmuştum. En son Gökhan yanıma geldi.

— Gidiyorsun ha ufaklık, dedi burnumu sıkıp.
Alışmıştık sana inan hepimiz çok özleyeceğiz. Özellikle maçlarda yokluğun çok hissedilecek. Suat'tan çok dahi iyi top çevirdiğin aşikar. Kendine iyi bak ve çok mutlu ol, dedi hafifçe sarılırken. O sırada arkandan

— Hande? Diye bir nida geldi. Süleyman Bey işe falan gitmeden direk beni almak için buraya gelmişti. Neden böyle bir şey yaptı acaba?

— Arkadaşlarla vedalaşıyorum hayatım, dedim gözlerimi devirip. Ne var? Dercesine.

— Onu anladım da canım eşyalarını topladıysan çıkalım yolumuz uzun, dedi ukala bir şekilde.

Çok fazla bir eşyam yoktu. Bir iki tane kalem, içinde annemlerin resminin olduğu bir tane çerçeve, bir de not defterim. Hepsini topladım bir torbaya koydum. Mina Hanımla bir kez daha vedalaştım ve Süleyman ile beraber şirketten ayrıldık.

— Akşam evden alacaktın ne oldu? Diye sordum yüzüne bakıp.

— Toplantı kısa sürdü. Müşteri istediği eklemeleri söyledi ben de not aldım, çıktım. Ne yapsaydım? Ben de gelip seni alayım dedim fena mı ettim? Dedi tüm ciddiyetiyle yüzüme bakarken.

Aşk Biter Mi? (#Tamamlandı)Where stories live. Discover now