Yolculuk

5.8K 303 72
                                    

Sabah uyandığımda Anthony yine yoktu. Anladığım kadarıyla erkenden kalkmak gibi bir huyu vardı. Bense uykucu olanlardandım. Yattığım yerde gerinirken dalgın dalgın tavana bakmaya başladım. Dudaklarımın şişliğini hala hissedebiliyordum. Parmaklarım usulca gergin derinin üzerinde gezindi. Hissettiklerim neydi? Onun sözleri nelerdi? Bir anda hepsi karışmış, dudaklarımda birleşmişti sanki.

Kapım çaldığında bu düşünceler içinde tembelce yatıyordum hala. İçeriye hizmetçi iki kız girdi. Biri yerleri fırçalamaya başlarken diğeri dağılan kıyafetleri topluyor, kirlileri alıyordu. "Banyo yapmak istiyorum." dedim.

Kısa sürede dışarıya çıktılar. Onların gelmesini beklerken giyeceğim kıyafeti seçtim. Karpuz kollu nar çiçeği renginde bir elbise çıkardım. Soluk tenimi daha canlı gösterebilirdi. Kollarında ve göğüs kısmında altın işlemelerle küçük çiçekler dikilmişti.

Küvet ve kovalar geldiğinde gül kokulu esanslarla doldurdum suyu. Sıcak suyun içine girdiğimde yorgun zihnim dinlenmişti. Yine de fazla vaktim yoktu. Hızlı bir şekilde yıkandım. Küvetten çıktıktan sonra hizmetçinin uzattığı çarşafa sardım çıplak bedenimi. Islak saçlarım boynuma ve omuzlarıma yapışmıştı. Onlar küveti boşaltırken ben de saçlarımı tarıyordum. Çarşaf ıslak bedenime yapışmış, neredeyse saydam olmuştu. Hizmetçiler odadan çıktığında içeriye Anthony girdi.

Onu gördüğüm gibi yerimde zıpladım. Hiç uygun bir zamanlama değildi! Boynumdan yüzüme doğru kıpkırmızı kesilmiştim. Yeterince belli olan göğüslerimi ellerimle kapatsam da açıkta duran bacaklarıma yapacak bir şey yoktu.

Yüzü allak bullak bir hale gelmişti. Seslice yutkundu. Gözleri bir an kapıya kaysa da ikimiz de dışarı çıkarsa dedikoduların başlayacağını biliyorduk. Kafasının içindekileri dağıtmak ister gibi saçlarını dağıttı bir eliyle. "Ben... yolculuk için hazır mısın diye uğramak istemiştim." diyebildi boğuk bir sesle. Ardından boğazını temizlemek ister gibi öksürdü.

"Hazır olacağım." diye başımı salladım. Ayağa kalktığımda daha beter kızarmıştım. Başka çarem yoktu ne yazık ki. Paravanına arkasına gidebilmek için önünden geçmem gerekiyordu. Koyulaşan gözlerine bakmamak için neredeyse kaçarak sığındım paravana. Titreyen ellerle çarşafı çıkardıktan sonra iç çamaşırımı giydim. Elbiseyi giydikten sonra nafile bir çabayla arkasını bağlamaya çalışsam da olmuyordu. İçimi çektim. Çaresizdim.

Paravandan çıktığımda pencerede durmuş düşünceli bir yüzle dışarıyı inceliyordu. Boy aynasının karşısına geçtim. "Şey, elbisemin iplerini bağlamama yardım eder misin?"

Yüzünde tek bir kas bile oynamıyordu. Beni duymadığını sandığım anda arkama geçti. Aynadaki yansımamın boynu ve yanakları al aldı. Anthony'in sert parmakları çıplak tenime dokundukça hareket etmemek için zor tutuyordum kendimi. Yüzü oldukça gergindi ve dişlerini sıkmış gibi çenesindeki kaslar belirgindi. Bol bağladığını fark ettiğimde hafifçe gülümsedim.

"Biraz sıkman lazım, yoksa elbise üzerimden düşer."

Bu olasılıkla kaşlarını çattı. Bağladığı ipleri yeniden çözerek bu sefer biraz daha hızlı bir şekilde sertçe bağladı ipleri. "Öldür de demedim." diye homurdandım nefes alabilmek için çabalarken. Ters bir bakış atsa da yorum yapmadı.

Düşündüğüm gibi nar çiçeği rengi tenimi daha parlak ve canlı göstermişti. Aynamın karşısına oturarak saçlarımı fırçalamaya devam ettim. "Dün iskeleden sonra nereye gittin?" diye sordum dayanamayarak. Aklım hala o kirli dar sokak ve onunla alakalı bir bağlantı kurmaya çalışıyordu.

"İşim vardı." dedi baştan savma bir şekilde. Üstelemek istesem de yüzündeki ifade duraksamama neden oldu. Onunla tartışmak istemiyordum. Özellikle de evimdeyken.

Altın Prenses | Andarkan Serisi 3Where stories live. Discover now