Yeni Maden

4.9K 309 63
                                    

Son adam da çıktığında kaygıyla Anthony'e baktım. Bana bakmıyordu. Kaşlarını çatmış bir vaziyette elindeki belgeleri okuyordu. Hemen yanımızda sürekli mendiliyle alnını kurulayan Lord Valentinus vardı. Leydi Petra, nedimeleriyle nakış işliyordu. Bana, siyasetin erkeklere özgü bir şey olduğunu, kadınların dikiş, nakış gibi ince ayrıntı gerektiren işlerle ilgilenmesi gerektiğini söylemiş, ardından da aralarına katılmak isteyip istemediğimi sormuştu. Düşüncelerime göre, leydi fazla cürretkar bir kadındı. Bana bilerek kafa tutuyor, yaşı ve tecbüresiyle üstünlük kurmaya çalışıyordu. Nedense içimden bir ses bu isyanda onun da parmağının olduğunu fısıldıyordu.

Nitekim son adam da gittiğinde emin olmuştum ki görüşmeye kendi adamlarını getirmişlerdi. Daha önceden ezberledikleri cümleleri kurdukları çok belliydi. Halktan tek bir kişi bile yoktu. Bu da demek oluyordu ki sorun düşündüğümüzden de büyüktü. Tek umudumuz Nisha ve Robert'tan gelecek haberlerdi. Sabahın erken saatlerinde ikisini de çamurlu sokaklarıyla gözümün önünden gitmeyen şehre yollamıştık.

"Anlayamıyorum." diye söylendi Anthony. "Madem bu kadar memnunlar hallerinden neden hala ortada bir isyan var?"

Valentinus hızlı hızlı yüzündeki teri silmeye başladı yeniden. Yürüyen bir yağ tulumuydu sanki. Her adımda damla damla akıyordu zemine.

"Örgüt işi bu efendim." dedi sadece. Sanki bu her şeyi açıklarmış gibi.

"Bu sene demir çıkarma oranında bir artış olmuş, nedenini öğrenebilir miyim?" dedi Anthony birden parmağını bir kağıdın üzerine vurarak. Göz ucuyla yazılanları okuduğumda benim de ilgimi çekmişti. Çünkü bahsettiği oran nerdeyse yüzde yetmiş artmıştı. İki ihtimal vardı. Ya deli gibi çalıştırılıyorlardı ya da yeni bir kaynak bulunmuştu.

"Yeni bir maden bulduk efendim. Grinolaza tarafında, Givoni Dağı'nın altında. Çok büyük ve çok zengin bir  maden. Çalışmalara yeni başladığımız halde oldukça yüklü demir çıkarmayı başardık."

"Gidip görebilir miyiz?" dedim. Toplantı başlayalı beri ilk kez konuşmuştum. Lordun yüzü anında soldu. Sanki delirmişim gibi bir bakış atmıştı yüzüme.

"Üzgünüm majesteleri, geçenlerde bir göçük meydana geldiği için madende tadilat var. Sizi içeriye sokmam büyük risk."

"Göçük mü?" Kaşlarımı çattım. "Ölen var mı?"

Adamın tedirgin bakışları, elindeki kağıtlardan başını kaldırmayan Anthony'nin üzerindeydi. "Evet, bir kişi efendim. Alfonso adında, yirmili yaşlarında genç bir oğlanı kaybettik. Üzücü evet ama daha fazla can kaybı olmadığı için memnunuz."

Fazla kestirip atıyor, ayrıntılara girmekten kaçınıyordu. Maden göçükleri bilinmeyen bir şey değildi, sürekli oluyordu, riskli bir işti. Ama üzücüdür ki çoğu göçükte bir kişiden fazla ölüm oluyordu. "Alfonso'nun ailesiyle görülebilir miyiz?" diye sordum bu sefer. Lord kısa bir an sinirli bir bakış attı yüzüme.

"Efendim, üzgünüm ama Alfonso yetimhanede yetişmiş bir gencimizdi. Bu nedenle kimsesi yok."

"Bir arkadaşı da mı yok, iş arkadaşları?"

Gergin bir şekilde güldü yağ tulumu. "Bunun isyanla ne alakası var anlayamadım majesteleri?"

"Belki de isyanın nedeni kötü koşullarda çalışmalarıdır? Bu yıl boyunca kaç tane göçük meydana geldi lordum?"

Onu iyice köşeye sıkıştırmıştım. Anthony'de bu durumu fark etmiş olacak ki sesini çıkarmadan bizi dinliyordu. "Bi..bilemiyorum."

"Madenleriyle ünlü bir adasınız, eminim ki pek çok göçük meydana geliyordur."

Altın Prenses | Andarkan Serisi 3Where stories live. Discover now