İntikam

4.7K 289 114
                                    

Nefesim dudaklarımda mühür olmuş gibi çıkmıyordu. Karnımın içine müthiş bir ağrı girmişti. Allak bullak bir halde kendine gel diye bağıran iç sesime kulak vermeye çalışıyordum. Sakin olmalıydım. Herkes bizi izlerken sakin olmalıydım. Oysaki avaz avaz haykırıp yere yığılmamak için direniyordum. Çığlık çığlığa ağlamak istiyordum.

Gelmişti. Aylar sonra ilk defa görüyordum onu. En son gördüğüm zaman teni mum gibi bembeyazdı. Dudakları kuru, gözleri mor halkalarla kaplıydı. O kadar zayıftı ki iki kişinin kolları arasında bile zor duruyordu.

Fakat şimdi karşımda gördüğüm Erik bambaşkaydı. Rengi yerine gelmişti, kilosu da düzelmişti düzelmesine ama hala kırılgan duruyordu. Kahverengi, parlak bukleleri yine aynı hoş biçimde tepesine dökülüyordu. Çikolata rengi gözleri, beni yağan yağmurda ok atmaya çalıştığımda bulduğu zamanki gibi şefkatle ve sıcacık bakıyordu. Yakışıklı yüzü tertemizdi. Kıyafeti tertemiz ve heybetli duruyordu. Ayaktaydı! Bacağının olmadığı yerde kütük gibi duran yeni bir ayak gördüm. Bilmeyen biri odundan olduğunu anlamazdı. Elleri artık aşina olduğu bir hareketle beyaz bastonunu kuvvetle sarmıştı.

İkimiz de kıpırdamadan duruyorduk. Gözleri saçlarımda, kıyafetimde, gözlerimde dolaşıyordu. Gözlerindeki hasret içimi burkmuştu. İlk hareket eden oydu. Ağır ama kendinden emin bir şekilde bana doğru yürüdü. Tahta bacağı tok bir ses çıkarıyordu. Yaklaştıkça derim diken diken olmuştu. Ona sarılmalı mıydım? Sarılabilir miydim? Yapabilir miydim?

Önümde durdu, bakışları minnet doluydu. Yaşadığım için mutluydu. Yavaşça belime sarıldı ve yüzünü saçlarıma gömdü. Buz gibi olmuştum. Aynı zamanda içimde bir yerler çözülmüştü sanki. Onu eskisi gibi sevemezdim artık biliyordum. Kalbim ona bakarken, Anthony'de olduğu gibi tatlı ve hızlı atmıyordu. Anthony'e aşık olduğumu biliyordum. Ama Erik'i yine de seviyordum. Birlikte büyümüştük. Bir zamanlar ona beslediğim o çocuksu aşk çok gerilerde kalmıştı. Buna rağmen özlemiştim onu. Aynı özlemle sarıldım ona. Gözlerim yaşlarla dolmuştu. O tanıdık, güven veren kokusu buzlarımı çözmüştü.

"Çok iyi görünüyorsun." diye mırıldandı. Omuzlarım sarsılıyordu. Hıçkırıklarım arttıkça daha sıkı sarılıyordu. " Senin için geldim Asha." dedi içten bir hasretle. "Ağlamanı görmek için değil, mutlu olduğunu bilmeye ihtiyacım olduğu için."

Cevap veremiyordum. Bütün sözcükler, kelimeler tükenmişti zihnimde. Uyuşuk bir boşluk vardı geride. Kollarımı boynundan çekersem, sıcaklığından ayrılırsam bir hayal olmasından korkuyordum. Hiç gerçekleşmemiş, tatlı bir delilik gelgidi. Fakat gerçekti. Yanımdaydı. Aylar sonra bana gelmişti işte.

Geriye çekildi ve yeniden yüzüme baktı. Tatlı şefkati, sevgisi ve özlemi rahatlıkla okunabiliyordu gözlerinden. Anthony'nin nazik dokunuşunu hissedince kollarım çözüldü. Belimden tutmuş, hafifçe bedenine yaslamıştı bedenimi.

"Hoşgeldin." dedi gür bir sesle. Erik'in gözleri kısa bir an Anthony'nin belime doladığı ellerine kaymıştı. Fakat hemen bakışlarını kaçırdı. Nazikçe gülümseyerek başını salladı. Ben de utanmıştım. Titreyen ellerimle gözyaşlarımı sildim.

"İtiraf ediyorum, Erik'i ilk gördüğümde ben de Asha gibiydim. Hatta Asha benden daha iyi tepki verdi. Philipp beni resmen sökmek zorunda kalmıştı Erik'ten." diye kahkaha attı Cecilia aramıza girerek. Tam zamanında diye düşündüm. Ortamdaki gerginlik azalmıştı. Anthony'nin yüzünde anlayış dolu bir tebessüm belirmişti. Yine de gözleri bir atmaca gibi yırtıcı bakıyordu.

Kraliçe Melania hepsine kibarca davrandı. Belki sesindeki tonlamada üstünlük olabilirdi. Biraz da kibir. Neyseki kimse onu umursamamıştı. Çok yorgunlardı. Biraz dinlenebilmek için odalarına çıktılar. Akşam yemeği yaklaşıyordu. Onlara özel bir dans gecesi hazırlamıştı kraliçe.

Altın Prenses | Andarkan Serisi 3Where stories live. Discover now