Süpriz Konuk

5.1K 281 65
                                    

Beni uykumdan uyandıran kapıdan gelen tıkırtı sesleriydi. Karanlıkta yatakta doğruldum ve biraz ışık olması için yanıbaşımdaki gümüş şamdanda duran uzun mumu yaktım. Titrek alev odanın içini loş bir ışıkla aydınlatırken kapının kilidinden yine tıkırtı sesleri gelmeye başladı. Dışarıda hala yağmur yağıyordu. Sanki gök delinmişti. Bu sefer kapının ardından alçak sesli bir küfür duydum. Hızla yataktan fırlayıp kapıya yöneldim.

"Anthony?" diye seslendim kuşkuyla.

"Aç şu lanet kapıyı." diye homurdandı. Bütün gün benden uzak durmuştu ve gecenin bir yarısı odama girmeye çalışıyordu?

"Hiç şansın yok." dedim en kibirli halimle.

"Kapıyı kırmaktan hiç çekinmem." diye söylendi karşılık olarak. Bir süre düşündüm.

"Sabırsızlıkla bekliyorum.' dedim aldırmayarak. İsterse kapıma ejderha getirsin, yine de açmayacaktım. Kapının ardından homurdandığını duysam da dinlemeden yatağıma yattım. Sabah yola çıkacaktık. Anthony yüzünden uykusuz kalmak istemiyordum. Nitekim kısa bir süre sonra da sesi kesilmişti.

O gittikten sonra sırt üstü yatıp tavanı izlemeye başladım. Uykumu kaçırmıştı! Öyle çok kırılmıştım ki sözlerine! Beni gerçekten böyle bir insan olarak mı görüyordu? Ne kadar acı vericiydi! Gitmekle doğru olanı mı yapıyordum acaba? Bilmiyordum. Tek bildiğim, o sözleri sineye çekmeyecektim. Bir daha alçalmayacaktım. Düşünmemeye çalışarak bir o yana bir bu yana dönmeye başladım. Belki uykum gelirdi. Onun yerine penceremde şiddetli bir takırtı duydum.

Yerimden sıçrayarak cama koştum. Gözlerim şaşkınlıkla sonuna kadar açılmıştı. Doğru gördüğüme inanmak istercesine gözümü kırpmadan bakıyordum. Anthony uzun bir merdivenle cama tırmanmış açmam için eliyle vuruyordu. Öyle şiddetli vuruyordu ki kıracağından emindim. Bir yerine zarar vermeden pencereyi açtım. Dağılmış bir halde içeriye atladı.

"Kahretsin!" diye söyleniyordu. "Neden açmadın şu aptal kapıyı sanki? Ben kırmasını bilirdim ama sen ailene dua et. Rezil olmanı istemedim."

"Ne istiyorsun benden?" Büyük bir ciddiyetle kollarımı göğsümde bağladım ve ters bir bakış attım. Halbuki içimden haline deli gibi gülüyordum.

"Andarkan'a gidecekmişsin?" Aynı terslik ona da hakimdi. Umursamadım elbete. Buz mavisi gözleri şimşekler yollamak istercesine öfkeyle bakıyordu.

"Evet?"

"Gidemezsin!"

Gözlerimi devirdim. Bazen Anthony'nin beni tanımadığını düşünüyordum. Yandan bir bakışla hafiften onu süzdüm. Acaba ben de onu tanımıyor muydum? Aklına koyanı yapan birisiydi. Benim gibi. Sınır tanımıyordu ve asla vazgeçmiyordu. Bazı yönlerden birbirimize çok benziyorduk. Bir köprüde karşılaşan iki inatçı keçi gibiydik.

"Beni sen mi durduracaksın?"

Sıkıca omuzlarımı tuttu. Tütün içmişti, kıyafetlerine kadar sinen kokudan anlayabiliyordum. Öfkeli bakışları birden değişmiş sanki muhtaç olduğu bir şeymişim gibi bakıyordu gözlerime. "Beni sensizlikle cezalandırma."

Dilim tutuldu. Gidecek olmamın onu bu kadar korkutacağını düşünmemiştim. Ben onu cezalandırmak için değil onurumu korumak için gitmek istiyordum oysaki. " Seni cezalandırmak gibi bir amacım yok benim. Kendi isteğimle gidiyorum. Senden bir beklentim, bir isteğim yok."

"Kalbini kırdığımı biliyorum ama..."

"Kalbimi kırdın ve ben buna bir daha izin vermeyeceğim."

Gözlerini yumdu. Yüzünde acı çeken bir insanın ifadesi vardı. İçimden ona sarılmak ve ağlamak geliyordu ama kendimi zapt etmeyi başardım.

Altın Prenses | Andarkan Serisi 3Where stories live. Discover now