Luakini

4.8K 301 69
                                    

Sabahın ilk ışıkları kirpiklerime vurduğunda gözlerimi açtım. Bu kadar erken uyanmak adetim olmasa da herhalde yabancı bir yerde olmanın verdiği his ile uyanıvermiştim. Gözlerimi açtığım gibi Anthony'nin yüzünü karışımda görmem bir oldu. O kadar yakındı ki yüzü nefesi yüzüme vuruyordu. Kaşlarımı hafifçe çattım. Ona en son koltukta uyumasını söylemiştim. Azarlayacakken huzurla uyuyan yüzünü inceledim son kez. Yapamayacaktım. Vazgeçtim ve onu izlemeye karar verdim.

Siyah, kalın kaşlarının altındaki uzun kirpikleri, karakteristik burnu, dağılmış kuzgun karası saçları ve biçimli dudakları ile gerçekten çok yakışıklı bir adamdı. Hayranlarının bu kadar bol olmasına şaşmamak gerekirdi. İçimden yanağına dokunmak, tenini parmaklarımın ucunda hissetmek isteği geçiyordu. Çıplak göğsü ve çıplak kollarında, kılıç, yay, mızrak gibi silahları kullanmaktan kaslar oluşmuştu.

Birden gözlerini açtı. Buz mavisi gözlerinin ortasındaki siyah iris büyüdü, bana odaklandıkları anda da küçüklüp eski haline döndüler. Aynı anda kalp atışlarım hızlanmaya başladı. Gözlerimiz birbirine kilitlenmişti. Hiç konuşmadan öylece bakıyorduk birbirimize.

"Koltukta rahat edemedim."

Anladım der gibi salladım başımı uysalca. Yanıma yatması hoşuma gitmişti aslında. Varlığı güvende hissetmemi sağlıyordu.

"Rahatsız etmek istemedim." der demez toparlanmaya başladı. Ben de yerimde doğruldum.

"Rahatsız etmedin." dedim kuru bir sesle. Koltuğa bıraktığı gömleğini giyerken kısa bir bakış attı yüzüme. Yüzüm yine ısınmıştı. Kısa da olsa öyle mahrem bir bakıştı ki! Yutkundum.

Aynadan saçlarını düzeltirken "Kahvaltıda olmayacağım." dedi.

"Bir işin mi var?"

"Toprak meselesi."

Sıkılgan bir sesle söylemişti. Üstümü başımı düzeltirken pencereden gökyüzünde belirmeye başlayan güneşe baktım. Yüzümde hafif bir gülümseme oluşmuştu. "Sanırım yeni bir ünün olacak." diye kıkırdadım hafifçe, güneşi göstererek. Bir an güneşe baktı. Haylaz bir ifade oluşmuştu yüzünde. Sanki yaramaz şeyler geçiyormuş gibiydi aklından.

Ağır adımlarla üzerime doğru yürüdü. Yine ne söylemiştim? Ben yatağın içine doğru süzülürken, bir dizini yatağa koydu. Bir eliyle yatak başlığından destek alırken diğer elini de yatağa koymuştu. Kollarının arasında mahsur kalmıştım. Kışkırtıcı bir gülümseme ile yüzüme doğru yaklaştı. Nefesim kesilmişti. Gözlerini gözlerimden ayırmadan "Eğer benim olsaydın, üçüncü günün şafağında çıkardım bu odadan." dedi arzu dolu bir sesle. Kocaman olmuş gözlerimle bakıyordum yüzüne. Neredeyse yatağa yığılacaktım. Arzusu gözlerinden taşıyor iç gıdıklayıcı bir koku gibi bedeninden bana doğru yayılıyordu. Kollarında bayılabilirdim her an. Eğildi, eğildi... Ben taş kesilmiş bir halde öylece duruyorken dudağımın kenarına tüy gibi hafif bir buse kondurdu. Titredim. Hissetmişti, halime güldü. Yavaşça çekildiğinde yastığa yığılmıştım. Başka bir şey demeden çıktı gitti.

Kalp atışlarım düzene girdiğinde titreyen parmaklarımla öptüğü yere dokundum. Gözlerimi yumarak dudaklarını yeniden hissetmeye çalıştım. Bu şiddetli his azalmaya başlayınca kaşlarım çatıldı birden. Öfkeyle yastığıma yumruk attım. Bilerek yapıyordu. Beni kışkırtıyordu! Üzerimde böyle büyük bir etkisinin olması canımı sıkmıştı. Yataktan kalkarken kararımı vermiştim.

Oyun mu oynamak istiyordu? Ben vardım. Bakalım onun üzerine gidildiğinde nasıl tepkiler veriyordu prens hazretleri?

***

Altın Prenses | Andarkan Serisi 3Where stories live. Discover now