Umut

4K 228 64
                                    

Daphne zehrin etkisiyle yatakta kriz geçirirken koridora fırlamıştım. Çığlıklarıma ilk cevap veren kişi Anthony olmuştu.

"Zehir! Zehir içmiş!"

Elimdeki şişeyi alıp koklamış ardından odaya dalmıştı. Odalardan panikle nedimeler çıkıyordu. Çığlıklarımı ilk duyanlar hekimi çağırmaya gitmişti. Odaya girdiğimde Anthony, Daphne'yi doğrultmuş zorla kusturuyordu. "Şehre gitmesi imkansız. Zehri revirden almış olmalı mutlaka panzehir vardır. Hemen getirsinler, vaktimiz yok!" diye haykırıyordu bir yandan da.

Kapıya doğru koşturduğumda Leon'la çarpıştım. Bembeyaz olmuş bir yüzle, yerde iki büklüm duran Daphne'yi görünce gözleri irileşti. "Tanrım..." diye mırıldandı.

"Leon, Leon!" diye bağırdım bana odaklanabilmesi için. Elimdeki şişeyi avucunun içine sıkıştırdım. "Bu zehri revirden almış olmalı. Yılan zehri bu mutlaka bir panzehiri olmalı. Çabuk olmalısın. Kurtulma şansı hala var. Çabuk!"

Şaşkın şaşkın yüzüme baksa da bir anda silkelendi. Tüm gücüyle koşturarak uzaklaştı. O sırada kraliçe rüzgar gibi odaya dalmıştı. "Neler oluyor burada?" diye bağırdı sert bir sesle.

"Zehir içmiş." dedim tek bir nefesle. Yakasına yapışıp avazım çıktığı kadar bağırmak istiyordum yüzüne doğru ama tek yapabildiğim tırnaklarımı avuç içlerime saplamak olmuştu. Melania'nın yüzü öyle ani solmuştu ki birdenbire yere yığıldı. İşte bu ondan beklediğim bir tepki değildi. Nedimeler başına üşüşürken Daphne'ye döndüm. Kusmuk içinde kalmıştı ve mosmor kesilmişti. Nefes alış verişi azalmıştı. Anthony'nin kollarında can veriyordu.

"Hayır, hayır! Benimle kal Daphne!" diye haykırdım yüzünü avuçlarımın içine alarak. Gözleri geriye kaymış, gözlerinin akları ortaya çıkmıştı.

"Açılın, bana izin verin!" Hekim kadın, arkasında Leon ile nefes nefese odaya daldı. Elinde küçük, mavi bir cam şişe vardı. Tıpasını açıp Daphne'nin çarpılmış ağzından içeri billur renkli bir sıvı boşalttı. "Umarım geç kalmamışımdır." diye mırıldandı endişeyle. Herkes nefesini tutmuş prensesi izliyordu. Önce morarmış yüzünün rengi düzeldi. Ardından titreyişleri kesildi. Öksürmeye başladı. Sanki suyun altında kalmış gibi nefes almaya çalışıyordu. Sonunda rahatlamış olmalı ki yorgun bir halde Anthony'nin kollarına yığıldı. Hekim kadın kulağını göğsüne dayayıp bekledi. Doğruluğunda zaferle gülümsemişti.

"Şükürler olsun."

Anthony bitkin bir şekilde gözlerini yumdu. Leon birden hıçkırıklara boğulmuştu. Ben de onunla birlikte ağlamaya başladım. Daphne de ölseydi kesinlikle kaldıramazdım. Kral içeriye girdiğinde odadaki herkes reverans sundu. Biz hariç. Kral hepsini tek bir hareketiyle dışarıya gönderdi. Kalabalık dışarı çıktığında kapıları kapattırdı. Sonra bize döndü.

"Neler oluyor burada?" Gözleri zorlukla gözlerini açan Melania'yı bulduğunda endişeyle ona doğru yürüdü. Elinden ve belinden tutarak ayağa kalkmasına yardımcı oldu.

"Senin yüzünden!" diye haykırdı birden Leon annesine doğru. "Senin yüzünden kendisini öldürecekti! Bitmeyen hırsların yüzünden ölecekti!"

Kraliçe bembeyaz kesilmişti. Krala sığınıp ağlamaya başladı. Anthony ise ağır ağır Daphne'yi yerden kaldırıp yatağına yatırdı.

"Üzüldün değil mi?" Leon bağırmaya devam ediyordu. "Ölemedi diye üzüldün! Ölmesini sen istedin! Sana kendisini öldüreceğini söylediği halde durma dedin! Senden nefret ediyorum! Nefret ediyorum!"

"Leon!" Kralın uyarı dolu sesi odada yankılandı. Leon umursamıyordu bile. Büyük bir nefretle annesine bakmayı sürdürüyordu. Melania ise çaresizce ağlamaya devam ediyordu.

Altın Prenses | Andarkan Serisi 3Where stories live. Discover now