0.2

873 76 39
                                    

Minseok artık kocaman olmuş liseye gidiyordu. Jongdae onu ilk kabul ettiği zamanlarda uğraştığı programın tasarımını bitirmiş, gerekli tüm görüşmeleri yapmış ve kendisine o hep istediği şirketi kurmuştu. Emrinde tonla çalışanı vardı ve büyük liglerde hatırı sayılır bir ceo olmuştu artık. Hatta Minseok gibi özel çocuklara ait bir okul bile açmıştı. Okul anaokulundan, lise sona kadar eğitim veriyor özel çocukların kendilerini kötü hissetmemesini sağlıyordu. Orada herkes birbirleriyle aynıydı.

"Minseok uyan artık küçüğüm, okula geç kalacaksın." Dedi Jongdae odanın kapısından.

"Bugün okula gitmesem olur mu baba? Kendimi dayak yemiş gibi hissediyorum." Diye mızmızlandı küçük olan yattığı yataktan.

"Kim Minseok, hemen kalk o yataktan. Arkadaşlarınla canın çıkana kadar gezmeni ben söylemedim." Yüksek sesle bağırdı ellerini beline yerleştirirken.

"Ama Jongdae." Dedi ve yataktan zorlanarak kalktı duyduğu korkutucu sesle, o an ne söylediğini bilmiyordu bile.

"Jongdae?" Ayakta zar zor dikilen çocuğun karşısına dikilip kaşlarını çattı. İsmiyle hitap edecek konumda değildi. Onun öz babası olmayabilirdi ama aralarındaki saygıyı korumak için bu şarttı.

"Şey özür dilerim, baba demek istemiştim." Dedi Minseok, durumdan sıyrılmak için, anında ayıldı. Jongdae'yi çok seviyordu ama bazen bu tarz katı kuralları onu delirtiyordu. Bir gün okula girmezse kimsenin umrunda olmazdı ki, okulun sahibi zaten Jongdae'nin ta kendisiydi.

"Aferin, şimdi hazırlan ve kahvaltıya in. Bugün seni okula ben bırakacağım."

"Bir gün gitmezsem bir şeycik olmaz, lütfen baba. İzin ver birazcık daha uyuyayım." Hızla Jongdae'ye sarıldı ve çenesini göğüsüne yaslayıp her zamanki tatlı bakışlarını Jongdae'ye yöneltti. Onu bu şekilde çok şeye ikna etmişti.

"Bana bu şekilde bakman bu defa işe yaramaz Minseok."

"Lütfen." Kollarını daha sıkı sardı kollarını ikna edebileceğini düşünerek ve mızmızlandı.

"Bak küçüğüm seninle bir anlaşma yaptık değil mi? Lise bitene kadar gerçekten hasta olmadığın sürece okul asmak yok. Üniversite için kararı da sana bıraktım değil mi? Şimdi hazırlan." Küçüğün alnından öpüp geri çekildi Jongdae.

"Ama tek bir güncük."

"Senin kedi zamanın mı yaklaşıyor? Yine huysuzlanmaya başlamışsın, asla laf dinlemiyorsun." Tek kaşı havalandı. Minseok'un ne zaman kedi yılı yaklaşsa sözünü dinlemeyen, huysuz birisi oluyordu. Hatta bazen çekilmez bile oluyordu Yixing'e göre.

"Hmmm.. belki." Dedi küçük alt dudağını büzerek. Jongdae telefonunu çıkartıp tarihi kontrol etti, Minseok'un kedi çocuk olmasına son bir hafta kalmıştı.

"Bir haftan kalmış, önemlerimi almam gerekiyor sanırım."

"Önlem mi? Ne önle mi?" Dedi Minseok şaşkınla. Bu yaşına kadar Jongdae'nin önlem aldığını hiç görmemişti. Yani öyle sanıyordu.

"Mesela en basiti, eve ciğer depolamalıyız. Çok fazla canın çekiyor ve bulmadığın zamanlar deliriyorsun." Küçüğün saçlarını okşadığında Minseok kızardı. Jongdae tarafından bu kadar düşünülmek hoşuna gidiyordu.

"Teşekkür ederim." Başını babasının göğsüne gömdü ve bir öpücük bıraktı.

"Teşekkür etmen için yapmıyorum bebeğim. Biz bir aileyiz değil mi? Hadi daha fazla oyalanma ve hazırlan, bir saate çıkarız." Kapıdan çıktığında Minseok hayranlıkla onu izledi. Jongdae'ye gerçekten hayrandı her şeyiyle. Annesini hiç tanıma fırsatı olmamıştı ama Jongdae ile büyümesini sağladığı için ona minnettardı. Jongdae'nin ona verdiği annesinin fotoğrafına bakarak her gece teşekkür ediyordu bunun için. Jongdae mükemmel bir aileydi ve onun sözünden çıkmadan hemencecik hazırlanacaktı.

Sadece Beni Sev/chenminМесто, где живут истории. Откройте их для себя