2.5

529 52 54
                                    

1 Hafta Sonra

Sonunda tüm okulun beklediği gün gelip çatmıştı. Korenin en bilindik şirketlerinden birinin ve okulun sahibi Kim Jongdae bir konferans verecekti. Okuluna gelen öğrencilere gelecekleri hakkında bir danışman olacaktı birkaç saatliğine. Minseok bahçeye çıkmış arkadaşlarıyla Jongdae'nin gelmesini bekliyordu.

En son konuştuklarına on dakikaya geliyordu ve söylediğinin arkasında olarak gelmişti de. Tam karşılarından Yixing ile beraber yanlarına illediler. Herkesin gözleri okul bahçasinde üç çocuğa yaklaşan takım elbiseli adamlardaydı. Minseok ve Sehun kudursada belli etmemeye çalışıyorlardı. Jongin ise rahattı, bu gün Kyungsoo işleri olduğu için konferansta olmayacağını söylemişti. Sadece arkadaşlarının içten içe kudurmalarıyla eğleniyordu.

"Hava soğuk, neden dışarda bekliyorsunuz güzelim." Jongdae küçüğünü kollarının arasında alıp sıkıca sarıldı ve saçlarından öptü.

"Üşümedim ki." Diye karşılık verdi Minseok geri çekilirken. "Hoş geldin amca." Dedi gülümseyerek. Sehun'a döndüğünde amcasının suratına bile bakmadığını gördü. Trip mi atıyordu hala o? Bir haftadır Yixing onunla konuşmak için türlü yollar denemişti ama Sehun ya kaçıyor, ya telefonlarını açmıyordu ve buna devam etmekte kararlı gibiydi.

"Hoş buldum küçüğüm." Minseok'a söylesede Sehun'a bakıyordu. Sehun ise suratına bile bakmadan Jongdae'ye döndü.

"Hoş geldiniz Bay Kim, şey Müdür konferansa kadar dinlenme odasında bekleyebileceğinizi söyledi." Dedi Sehun ve gülümsedi. "Şey ben konferans salonuna gideyim. Bu gün görevliyiz de, bir sorun oluşmaması için kontrol edeyim. Görüşürüz." Tekrar gülümseyip yanlarından ayrıldığında herkes anlamazca ona baktı.

"Ben geliyorum." Diyip Yixing'de peşinden koştu. Ne olduğunu herkes en az onlar kadar biliyordu, çok üstelememişlerdi.

"Şey bende Sehun'a yardım edeyim o zaman." Jongin de arkadaşını ve Jongdae'yi yalnız bırakmak adına bir bahane bulup gittiğinde, okulda olsalarda yalnız kalmışlardı.

"Öğretmenlerimin bile gözleri senin üzerinde. Bu çok sinir bozucu, bu kadar yakışıklı olma demiştim baba." Dedi Minseok okula girerken. Kaşlarını çatmış herkese öldürücü bakışlar atıyordu küçük. Jongdae ise bir kahkaha attı bu söylediğine saçlarını okşayarak.

"Kıskandın mı?"

"Yoooo.. ne alakası var?" Minseok geçiştirmeye çalıştı Jongdae'yi ama beceremedeğinin farkındaydı. Omuz silktiğinde içinden geçen tek şey Jongdae'yi benim dercesine okulun ortasında öpmekti.

"Gözüm başkasını görmüyor." Dedi Jongdae gülerek. Minseok ise bunun ne demek olduğunu anlamamıştı.

"Kimden başkasını?" Dedi küçük kaşlarını çatarak. Gözlerini bir saniye Jongdae'den ayırmadan bakıyordu.

"Jongdae!"

Jongdae tam cevap verecekken duyduğu sesle duraksadı ve ardına döndü. Minseok'da onun arkasından babasına seslenen kişiye baktı. Kahve saçları kıvır kıvır alnına düşen adamı daha önce hiç görmemişti. Böyle güzel bir adamın Jongdae'yi tanıyor olması da hiç hoş değildi. Ayrıca nereden tanıyordu ki?

"İnanmıyorum, bu gerçekten sensin." Dedi adam yaklaşırken. Jongdae şaşkınca kendisine gelen adama baktı.

"B-bekhyun burada ne işin var?" Kekelediğinde küçük olan Jongdae'nin ceketini çekiştirdi.

"Baba kim bu?" Dedi merakla. Sesi fısıltılıydı ve hala yanlarına ilişen adamı süzüyordu. Oldukça dağınık, salaş bir görüntüsü olsada kırmızı, uzun kollu, bol tişörtü ve yırtık kotuyla dikkat çekicidiydi.

Sadece Beni Sev/chenminWhere stories live. Discover now