1.9

639 58 14
                                    

Jongdae üzerinde bir ağırlıkla gözlerini araladığında, Minseok boylu boyunca göğsüne çıkmış kollarını beline dolanıştı. Saçlarıysa Jongdae'nin çenesine sürtünüyordu. Bebeğinin bu hali çok tatlıydı ama uyanması gerekiyordu. Saat çoktan öğlen olmuştu.

"Bebeğim uyan hadi." Küçüğün saçlarını okşadı mırıldanırken. O arada bükülen eliyle canı yandı. Dünkü olaydan sonra zaten sızlayan eli şu anda mosmor olmuştu. Görmezden gelmeye çalıştı, kalktığında sarabilirdi.

"Birazcık daha." Minseok burnunu Jongdae'nin göğüsüne sürtüp hırıltılar çıkarttı. Kuyruğuyla açılan örtüyü üzerine çekmeye çalıştı, şu anda olduğu yer çok rahattı.

"Hayatım çoktan öğlen olmuş." Kollarını küçüğün etrafına sardı. "Dünden beri evde neler oldu bilmiyoruz. Artık odadan çıkmamız gerek." Dedi gülümseyerek. Minseok uykulu ve dağılmış saçlarıyla çok şeker görünüyordu. Dudaklarını büzdü küçük olan ve çenesini babasının göğüsüne yaslayıp gözlerine baktı.

"Ben çıktım, ev aşırı dağınık. Kyungsoo ve Jongin gitmiş. Birlikte gitmişler ama Jongin evdeymiş, onunla da konuştum." Yanaklarını şişirip patlattı, aklına gelen manzarayla sırıttı. "Sehun ve Yixing amcam karşıdaki odada birlikte uyuyorlar." Tekrar kıkırdadı. Sehun neler karıştırmıştı bilmesede tüm emeline ve arzusuna ulaşmış gibi görünüyordu. Fantezik emellerine ulaşıp ulaşmaması da küçüğü asla ilgilendirmiyordu.

"Birlikte mi uyuyorlar?" Jongdae kaşlarını çatarak gülümsedi. Bunu beklemiyordu, şaşırdı.

"Yeap, dün ne oldu bilmiyorum ama benim yatağımda baya sarmaş dolaş uyuyorlardı." Sevimli bir imayla söyleyip yüzünü tekrar Jongdae'nin göğüsüne gömdü.

"Minseok çok ayıp." Bir anda küçüğü yanına atıp bu defa kendisi üzerinde doğruldu. Roller değişmişti şimdi aşağıdan bakan Minseok'du.

"Bir şey söylemedim ki, bak demekki sende böyle düşünmüşsün ki hemen aklın oraya kaydı." Bacaklarını kıpırdatıp Jongdae'den kurtulmaya çalıştı ama imkansızdı. Jongdae bu defa bacaklarını da hapsetmişti. Morarmış eliniyse küçükten saklamaya çalışıyordu. Neyseki hala görmemişti.

"Seni küçük yaramaz. Aklından neler geçiyor bakayım senin?" Söylediğiyle güldü. Minseok'un böyle imalar yaptığını öğrenmesi yeni bir şeydi. Jongdae'nin gözünde Minseok böyle şeyleri bilmezdi.

"Acaba seni büyük anneme gitmeye nasıl ikna edebilirim? Diye düşünüyorum açıkcası." Gözlerini kaçırarak söyledi. Artık pes etmişti, kurtulamayacağını anlayıp, debelenmeyi de bırakmıştı.

"Nereden çıktı şimdi bu. Seni mi aradı?" Küçüğü serbest bırakıp yataktan kalktı ve dolabın aynasında saçlarını düzeltti. Minseok'da yatakta doğrulup emekleyerek ucuna geldi.

"Büyük annem seni özlemiş baba." Masumca söyledi, bu tonun babasını ikna edebileceğini düşünmüştü. Jongdae'nin neden gitmek istemediğineyse hala anlam veremiyordu.

"Bunu, beni o gün eve almadığı zaman düşünecekti." Dedi büyük omuz silkerek. Dolaptan beyaz tişört ve siyah bir kot çıkarttı.

"O gün haklıydı, beni çok kızdırmıştın." Küçük olan kaşlarını çatıp, kollarını önünde bağladı ve kuyruğunu dikleştirdi. Jongdae ise ona aldırış etmeden tişörtünü çıkartıp beyaz olanı geçirdi üzerine.

"Her neyse o konuyu açmak istemiyorum, geçti gitti. Hem işlerim var bugün, gidemeyiz." Pijamasını çıkartıp pantolonunu da giymeye çalıştı, hala elini gizliyordu, küçük olansa sadece giyinişine odaklanıp yutkundu. Bedeni karıncalanmaya başladı. Bundan etkilenmiş olamazdı değil mi? 

Sadece Beni Sev/chenminWhere stories live. Discover now