2.8

560 52 88
                                    

Minseok gözlerini araladığında Jongdae yanında yoktu. Hala onun odasındaydı ama bu kalbinin hızlanıp, çarpmamasına ve telaşlanmamasını sağlamıyordu. Hızla yataktan kalktı ve daha elini yüzünü yıkamadan üst katta ki odaları gezindi. Jongdae'yi orada bulamadığında aşağı kata koştu. Bugün cumartesiydi evde olmalıydı. Merdivenleri indiğinde mutfaktan gelen sesler bile onu rahatlatmamıştı. Büyük annesi olabilirdi ama yanılmıştı, Jongdae radyoyu açmış keyifle kahvaltı hazırlıyordu. Bu manzara hayranlık uyandırıcıydı küçük olan için.

"Bu şekilde ortadan kaybolman haksızlık. Dün ne kadar korktum hatırlamıyor musun?" Dedi Minseok mızmızlanarak ve yanına doğru ilerledi.  Seslenmesiyle Jongdae onu ancak fark etmişti.

"Günaydın hayatımın en güzel güzel anlamı." Ocaktakini kendi haline bırakıp kendisine yaklaşan küçüğün saçlarını öptü. "Üzgünüm güzelim, bu sabah misafirimiz var ve büyük annen erken saatlerde arkadaşlarıyla kafa dinleme tatiline gitti, çok ani oldu seni uyandırmak istemedik. O yüzden her şeyi tek başıma yetiştirmem gerek. "Tekrar ocağa dönüp krebi çevirdi yakmadan. Minseok ise Jongdae'nin bu aceleci haline kıkırdadı.

"Ne oldu?" Diye sordu Jongdae gülerek karşılık verdiğinde. Küçüğünün burnunu sıktı sevimlice.

"Daha önce sana mutfakta çok tatlı olduğunu söylemişler miydi?" Küçük sorduğu soruyla utanıp kızarsada sorusunun arkasındaydı.

"Hmm.. hayır bu ilk bebeğim." Dedi Jongdae yeni krebi tavaya dökerken. Bir yandanda meyve salatası hazırlıyordu. Küçük olanın söylediğiyle gülümsedi.

"Hayatım masayı hazırlar mısın sende? Masa örtüsü şu dolapta olacak, dört tabak çıkart ve buradakileri içeriye taşı." Jongdae köşedeki dolabı işaret etti ve işine geri döndü. Minseok'un uyanması iyi olmuştu. Küçük olan hızlı hareketlerle örtüyü alıp, dört tabak çıkarttı ve mutfaktaki masadaki donatılmış yiyeceklere baktı. Jongdae ne zamandır ayaktaydı bilmiyordu ama tonla şey hazırlamıştı. Zaten yıllardır evdeki yemekleri hep kendisi yaptığı için eli çok lezzetliydi, yetenekliydi. Hemen içeri geçip örtüyü serdi be tabakları yerleştirip tekrar mutfağa girdi.

"Kim gelecek? Kyungsoo ve Yixing amca?" Diye sordu küçük olan. Jongdae kısa bir süre sesiz kaldı, dün olandan sonra kimin geleceğini küçüğe nasıl söylemesi gerektiğini bilmiyordu.

"Baba?" Diye tekrarladığında Jongdae elindeki işi bırakıp ona doğru döndü.

"Chanyeol ve Baekhyun gelecek güzelim." Dedi çekinerek ve devam etti. "Dün okuldan sonra işim çıkınca, bende onları kahvaltıya davet ettim." Sözlerini tamamladığında Minseok hayal kırıklığıyla ona baktı. Baekhyun'u  kendi çevresinde istemiyordu, Jongdae'nin çevresinde istemiyordu, kabusundaki kadar tehlikeli biriyken evinde istemiyordu. Gözleri doldu küçük olanın.

"Onu istemiyorum." Dedi ağlarcasına. Bu Jongdae'nin kalbini sızlatmıştı. Küçüğünü ağlatmak hoşuna gitmiyordu. Ocaktakiler yanmasın diye kontrol edip küçüğüne yaklaştı. Baekhyun'a olan tavrını hala anlamış değildi.

"Baekhyun seni benden alacak." Diye devam etti Minseok, dudaklarını büzmüş tıpkı bir bebek gibiydi.

"Beni kimse senden almayacak bitanem. Bunu nereden çıkartın şimdi? O sadece bir kabustu, geçti. Bak yanındayım." Küçüğünün yanağını okşadı ama bu yine de iyi hissettirmemişti küçüğe. Baekhyun'a güvenmiyordu.

"Hayır seni öpüyordu, senin gömleğini giyiyordu. Bana Minseok, ona bebeğim diyordun. Ben ağlarken bana sarılmadın bile, onunla çok mutluydun." Minseok daha fazla dayanamayıp, rüyasını etkisiyle ağlamaya başladı. Saklasada sonunda Jongdae'ye rüyasını anlatmış sayılırdı.

Sadece Beni Sev/chenminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin