1.7

653 53 29
                                    

Saat çoktan gece yarısını geçmişti. Minseok bir başına etrafına bakınıyor, arkadaşlarının geri gelmesini umut ediyordu ama bu umudunun boş olduğunu da adı gibi biliyordu. İkisi de aşklarına kavuşmuş çok başka alemlerdeydiler. Sonra aklı zaten hiç çıkmayan Jongdae'ye düştü. Kendisi aramadan Jongdae'nin bulmasını çok istiyordu. Aklını tek kurcalayansa kiminle olduğuydu, çünkü hem Yixing hem Kyungsoo kendi arkadaşlarının yanındaydı. Müzikten duyulmasada sesli bir iç çekti ve Sehun'un, Jongin için getirdiği bardağa takıldı gözü. Tadı iğrençti evet ama arkadaşının bahsettiği o pembe perdeye ihtiyacı vardı sanırım. Düşünmeden onuda içti, normalde iki bardak çok etkilemesede Minseok için fazlaydı. Bu onun için ilkti, aklı az çok yerinde olsada başı dönüyordu.

"Senin kadar güzel bir pisi, neden burada yalnız kedicik?" Dedi hiç tanımadığı bir ses ve yüzünü daha önce hiç görmediği adam yanına ilişti.

"A-arkaşlarımı bekliyorum." Dedi Minseok kendisini uzaklaştırarak. Yaşından büyük göründüğünün farkındaydı ama bu şart mıydı? Bir sapığı eksikti. Adamın konuşmasından sarhoş olduğu belliydi. Kaç bardak içmişti?

"Çok güzelsin." Dedi adam söylediklerini umursamadan.

"Teşekkür ederim ama ilgilenmiyorum, arkadaşlarımı bekliyorum dedim." Sert bir tonda söyledi.

"Sana eşlik etmek isterim." Minseok'un serbestçe savrulan kuyruğunu okşadığında küçük kuyruğuyla birlikte gerildi. Sert bakışlarını adama çevirdi.

"Ama ben istemem." Biraz daha geri çekildi, uzaklaşmak isteyerek. Başı dönüyordu ve ağlamak üzereydi, babası bir an önce kendisini bulsun ve kollarına alsın istiyordu.

"Hmm.. burası olmazsa, belki yatakta eşlik etmek istersin ne dersin?"  Adam daha da sulanarak Minseok'a yaklaştı ve belini kavradı sertçe. "Seninle çok eğlenebiliriz güzelim."

"Dokunma bana, bırak." Bağırarak adamı sertçe itti Minseok. Buraya geldiği için çok pişmandı. Etraflarındaki kimse neler olduğunu görmüyordu bile, herkesin gözlerinde Sehun'un bahsettiği perde var gibiydi.

"Senin o ellerini kırmazsam bana da Jongdae demesinler." Jongdae evin içinde deli gibi küçüğünü ararken fark ettiği manzarayla, daha önce kimsenin şahit olmadığı öfkesiyle adamın üzerine atladı. Minseok ne olduğunu anlamamıştı bile, sadece adamı parçalayan Jongdae'ye şaşkınlıkla bakıyordu. Kitlenmişti resmen.

"Hayatını karartacağım lan senin." Yerde yatan adamın üzerine çıkmış, sağdan ardı ardına yumruklar atıyordu suratına. Oradakiler çığlık çığlığa kaçışırken bazılarıysa ayırmaya çalışıyordu ama Jongdae öyle öfkeliydi ki, kimsenin gücü yetmiyordu.

"Benim şirketimde." Sert bir yumruk daha. "Benim partimde." Bir yumruk daha. "Benim olana." Vurguyla söylemesinin hemen ardından hepsinden çok sert bir yumruk daha.

"Bay Kim adamı öldüreceksiniz." Genç çalışanlardan birisi öne atıldı.

"Sakın! Geri çekil." Kıpkırmızı gözlerle bağırdı Jongdae ve herkes korkarak geri çekildi. Bu sırada Kyungsoo, Yixing, Jongin ve Sehun olanı duyup koşarak gelmişlerdi. Minseok delicesine ağlıyordu, babasından ilk defa bu kadar korkmuştu, biraz önce o adamın dokunuşu da yeterince korkmasına sebep olmuştu zaten.

"Bu ellerini kırarım senin!" Öfkeyle bağırıp, adamın elini ters çevirdi ve çığlık atmasına sebep oldu. Zaten suratını çoktan dağıtmıştı. Takımı ve eli kan içindeydi. Jongin ve Sehun ağlayan arkadaşlarının yanına gittiklerinde Yixing ve Kyungsoo sinirden deliye dönmüş Jongdae'yi zaptetmeye çalışıyorlardı.

"Dae, yeter. Adamı gerçekten öldüreceksin, nefes aldırmadın." Yixing sertçe söyledi ama faydasızdı.

"Bu ellerinin kime dokunduğuna dikkat edeceksin." Dedi daha çok çevirerek. Adam acıdan kıvranıyordu.

Sadece Beni Sev/chenminحيث تعيش القصص. اكتشف الآن