?/?/?

768 70 80
                                    




Albus—

Saatim tamamen bozuldu. Tarihi artık bilmiyorum. Umrumda da değil. Oh, o sonradan görme benim için mi geliyor? Harika! Onlarca yıldır gelen en iyi haber. & bana yalan söylemeye bile tenezzül etmemiş olmanı seviyorum. Senin için ben de yaparım, biliyorsun değil mi?

ELLİ YIL, ALBUS. ELLİ [okunaksız karalamalar] Eğer gidersen ben nasıl ayakta kalacağım? Eğer yıprandıysan, eğer sonunda hep davranmayı sevdiğin kadar delirmişsen ben nasıl dayanacağım? Yazmadığın zamanlar yeterince kötüydü. Şundan veya bundan dolayı sessiz kaldığın zamanlar yeterince kötüydü, çünkü uğraşmak için fazla meşguldün, çünkü senin susmanı istediğimi düşünüyordun, bunu asıl istememin sebebi senin zamanının olmayışıydı.

Asla vaktin olmadı. Şimdi bile zamanının tükendiğinden bahsediyorsun. BANA YALAN SÖYLEME. ARKANI DÖN VE BENİMLE YÜZLEŞ.

Voldemort? Onu buraya gönder. O KÜÇÜK YILANI BURAYA GÖNDER. Bana Occlumency öğrettin, ona kırık dişlerimin arasından gülerken yalan söyleyeceğim—oh, güzel bir yüzüm olalı çok uzun zaman geçti—kahkaha atacağım, uzunca, yıllardır bir yüz bile görmedim—& çabuk ve acısız yapacak, değil mi, çünkü ölümden korkmak gerekir? Peşinden koştuğumuz o ölümden? Sözde dünyayı daha iyi bir yer hâline getireceğimiz zaman üçüncü partnerimiz olacak olan ölümden? Sence basit ve merhametli bir cinayetten dolayı bile suç üstü yakalansa utanır mı? Ona uzun uzun gülmek & gülmek & gülmek istiyorum—

Bana Occlumency öğretmiştin, Godric's Hollow'da, yüzyıl önce. Zihnin altın ve sönmek bilmeyen bir ateş gibiydi. Seni engellemek zorunda kalmak benim için büyük bir ızdırap olmuştu her zaman. Asanın üzerindeki parmakların uzun ve inceydi. Birlikteydik, dünya güzeldi, su temiz akardı, ve sonra o kız öldü—

Onun zihni aynı zevki vermiyordur, değil mi? Yalnızca başka bir insan evladını gördüm diye kendimden geçecek hâlim yok. Bir keresinde senin karşında olmuştu tabii. & sonunda dünyayı karıştırıp değiştirmeye zahmet ettiğinde Onu mezarına kadar götüreceğinden bahsediyorsun, seni gururlu, güzel göt.

İşkence altında bile gülebiliyorum, hatırlıyor musun? Onu asla alamayacak. Bana bak, Albus. Teslim oldum & delirdim. İstiyorsan hıçkırarak ağla. Bana yaptığın bu şeyi üstleneceğine dair içimde hep küçük bir umut beslerdim—

Pişmanlığımı sordun. Pekala, artık delirdiğime göre, sana anlatmamda bir sorun yok. Suçluluk ile geçen onca yıl, Albus, onca yıl. Mugglelar uykularımda feryat ediyor. Ölüme mahkum ettiğim onlarca insan, arkalarında bırakmaya zorladığım yüzlerce aile. Üzerleri örtülen cesetler. Kırmızı şallı, sürekli bağıran bir kız vardı. Elli yıldır ölü olmasına rağmen çığlık atmayı kesmiyor. Neden sana yapıştığımı zannediyorsun? Aşağı yukarı, benden daha iyiydin.

Elbette ki, sen bunu en başından beri biliyordun. Pişman olduğumu, kendimden nefret ettiğimi, yaptıklarımdan nefret ettiğimi. Tıpkı Onun için yaptığın salak planlar hatrına kendimi feda edebileceğimi bildiğin gibi. Tıpkı benden geri yazmamı istediğinde yazacağımı bildiğin gibi. Tıpkı tanıştığımız günden beri seni sevdiğimi bildiğin gibi.

& çocuğu öldürmelisin & beni umursamamalısın. Potter & ben, senin Voldemort'a & çoğunluğun iyiliğine sunduğun kurbanlarınız.

Ama ben ne diyorum ki? Sen oldukça çekici, iyi kalpli, hatta tatlı bir yaşlı adamsın. & ben yalnız, pişman bir günahkarım. Uzattığım asama doğru gelen Mugglelar vardı, Onun karşısında sıraya dizilirlerdi, Onu doğrultup, soğukça gülerken etrafa yeşil ışıklar gönderdiğim ana kadar panik içerisinde ayaklarını sürter, yerlerde iz bırakırlardı. Mükemmel. Heyecan verici. Ne zaman bu anı düşünsem biri ciğerlerimi söküyormuş gibi hissediyorum.

Bu son parşömenim. Duvarlara yazacağım. Umarım Voldemort arsızı, bu yaşlı ev cini ölüp de beni açlıktan gebermeye mahkum bırakmadan önce gelir; bundan daha iyi bir ölüm olurdu. Bir odada elli yıl, sonsuza kadar tek bir odada, parmaklarımla kapının ardındaki yazıları kazıyorum &—

Bana neler olduğunu anlat. Eğer gerekirse, eğer yazmaya zamanın yoksa o lanet, kendiliğinden yazılan mürekkeplerden al, bana ne haltlar döndüğünü anlat, sadece, lütfen, beni burada bırakma. Kazanmana izin veririm, BENİ BURADA BIRAKMA—

Hortkulukları geri kazandıramayacağının pişmanlığı mı bu? Bu yüzden mi sordun? Yoksa başka neden umrunda olsun ki? Yüreğini darlayan bu duyguların başka ne işlevi var? Pişmanlık. Dikkat. Benimle beraber hiçbir amacımız kalmadan yaşaman için yalvarırdım, Albus, ancak çok ama çok fazla yaşlı ve yıpranmışız.

BANA CEVAP VER ALBUS. BENİ BURADA BIRAKMA. EĞER KENDİ KANIMLA YAZARSAM VE YALVARIRSAM BENİ FARK EDER MİSİN?

Ama benim hakkımda ne düşündüğünü tam olarak bilmiyorum, değil mi? Sadece benden nefret etmediğini biliyorum. Albus Dumbledore, insanlara ne yaptığının farkında mısın?

Ama olmalısın...

Saçlarım dağınık, karman çorman bir karışıklıktan başka bir şey değil. Fareler tekrardan etrafta sürünmeye başladı—tabii, birkaç yıldır buradalar ancak daha cüretkârlar, kitaplarımı kemiriyorlar. Dişlerimde kanları var. "Hayır, Bay Voldemort, Ona asla sahip olmadım, defol & git geber," bunca zaman sonra o kadar da kötü değil, bak, bunu sevdiğim biri için yapacağım. Senin için öleceğim.

Tabii sen karanlık büyücülerin sevemeyeceğini düşünüyorsun, değil mi?

Belki yanılıyorsundur.

Parşömenlerim bitti. Daha fazla kağıt kullanamıyorum. Biraz daha gönderir misin? Beni burada bırakma.

thirty-five owls | grindeldore epistolary (çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin