24. BÖLÜM

4.9K 272 50
                                    

Evet, ruhun yarası hiçbir zaman tam olarak kapanmıyor. Beden daha çabuk onarıyor kendini. Kalbin attığı sürece vücut iyileşebilir. Oysa ruhun bir kez darbe aldı mı, o yara dikiş tutmuyor. Sonuna kadar kendi kendine kanamayı sürdürüyor. Ama öte yandan, hayat da devam ediyor.

🌼🌼🌼🌼🌼

Öğretmen Kerem'e boş bir yere oturmasını söyleyince sınıfta gözlerini gezdirmeye başladı. Ve en son gözleri ben de durdu. Bana sırıtıp göz kırptıktan sonra herhangi boş bir sıraya oturdu. Kaşlarımı çatmıştım. Daha sonra Bulut'a baktığımda ona öfkeli gözlerle bakıyordu.

Nerede duydum ben bu ismi yaaa? Neredeee? Düşün, düş- ahh, tabi yaaa.

**

Ona da yaklaşmaya başladığımda o başını sağa sola doğru sallayıp duruyordu.

"Eğer sana söylersem beni öldürür."

Ruhsuz bir kahkaha attıktan sonra tam gözlerinin içine bakarak;

"Eğer söylemezsen de, yine öleceksin. Seni buradan sağ göndereceğimi mi sandın." dedim alaycılıkla. Ve ona da diğerine yaptığım gibi aynı işlemi uygulamak için boynundan tutup sola doğru çevirdiğimde, son duyduğum onun, "Kerem Vural." demesi oldu.

**

Şimdi hatırladım. O gün o iki adamında boyunlarını kırmıştım. Biri de ölmeden önce söylemişti bu ismi. Demek Kerem Vural bu haa. Ama neden sürekli bana bakıyor ki bu.

Bulut'a kafamı çevirdiğimde ona hâlâ öfkeyle bakıyordu. Bunlar tanışıyorlar mı yaaa. Zaten onu gördüğünde ağzından sessizce bir küfür çıkmıştı.

Ben bunları düşünürken teneffüs zili çaldı. Ve Kerem'de yüzünde ki iğrenç sırıtmayla yanımıza doğru gelmeye başladı. Ve bana gülümseyerek elini uzatıp, "merhaba, ben Kerem. Zaten demin adımı söylerken duydun." dedi. İfadesiz gözlerle ona bakıyordum. Ben hiç bir şey söylemeyince tekrar konuştu.

"E, senin adın ne? Söylemeyecek misin?"

Omuz silkip, "öğrenipte ne yapacaksın?" dedim umursamaz bir şekilde. Sınıftakiler de şaşırdılar. Özellikle de kızlar. Herhalde kendileri gibi beni de yakışıklı biri görünce boyunlarına atlayacağımı falan sandılar. Selim'in ve Ceren'in de gülümsediğini farketmiştim. Bizimkilerin ise sırıttığını.

Benim cevabımla birlikte enteresan bir şekilde memnun olmuş gibi gülümsedi. Sinirlenmedi bile. Daha sonra Bulut'a bakarak, "eeee, sen nasılsın görüşmeyeli?"

Şaşkınca Bulut'a bakmaya başladım. Bizimkiler de şaşırmışlardı. Tahmin ettiğim gibi bunlar tanışıyorlar bir yerden. Zaten Bulut'un bakışları da böyle söylüyor. Acaba nereden tanışıyorlar. Ama kötü bir geçmişleri olduğu kesin. Çünkü Bulut yine ona öfkeli bakışlarını göndermekle meşguldü.

"Sanane benim nasıl olduğumdan!" dedi tıslayarak.

Ama Kerem, yüzünde ki o sırıtmayı hiç bozmadan;

"Aaa, öyle deme ama. Senin, benim kardeşimi sonunda öldürmeyi başardığın için çok iyi olman gerekiyor şu an." dedi ama bizim şaşkınlığımız da arttı. Ne diyor bu değişik.

İNTİKAM MELEĞİ (TAMAMLANDI) Where stories live. Discover now