29. BÖLÜM

4.6K 274 25
                                    

YAZAR'IN AĞZINDAN

Genç kız yaklaşık 1 saattir hiç durmadan koşuyordu. Nefes nefese kalmıştı artık. Ama yine de durmuyordu. Duramazdı da. Her an yokluğunu farkedebilirlerdi çünkü.

Eğer biraz daha o evde kalsaydı hiç istemediği biriyle evlenmek zorunda kalacaktı. Onunla evlenmek, son isteyeceği şey bile olamazdı. Bugün nikah için gün almıştı it herif. Neredeyse evlenmek üzereydi kendisiyle. Umarım kaçtığını anlamamışlardır.

Sonunda durdu genç kız. Ellerini dizlerine koyup biraz eğildi ve derin derin nefesler almaya başladı. Daha sonra da arkasına baktı biri geliyor mu diye. Görünürde kimse yoktu ama yine de geliyor olabilirlerdi. Onun için de yine hızlı hızlı koşmaya başladı genç kız. Zaten çok hızlı koşuyordu. Onu kolay kolay yakalayamazlardı yani.

Diğer taraftan genç adam, sevdiği kızın kaçtığını 10-15 dakika sonra ancak farketmişti ve yakalamaları için de adamlarını göndermişti. En fazla nereye gidebilirdi ki? Eninde sonunda yakalanırdı nasılsa. Zaten ev, ormanın tam içindeydi ve şehirden de oldukça uzaklıktaydı. Genç kızın yakalanacağını düşünüyordu ama onun bildiği fakat unuttuğu şey, genç kızın çok güçlü biri olduğuydu. O ne olursa olsun her halükarda kurtulurdu. O güçlüydü.

Genç adamın da aklına bu sonradan gelmiş olacak ki elleri kendinden istemsizce yumruk olmuştu bile. Genç adam işte şimdi doğru düşünüyordu. Onu artık yakalayamayacaklarını biliyordu. Artık öfkelenmeye başlamıştı. Gözlerinden alevler çıkıyordu resmen. Bu olmamalıydı işte. Genç kız kaçmamalıydı ondan. Eğer kaçmasaydı şu an nikahlı karısı olacaktı. Ne güzel evleneceklerdi işte. Amacına da ulaşmış olacaktı böylelikle. Genç adamın planı tıkır tıkır işliyordu, işlemeye de devam edecekti aslında, taki genç kız elinden kaçmasaydı. Kaçmayı başaramasaydı.

Genç adam şöyle bir düşündü. Acaba hafızası geri mi gelmişti, yoksa zaten hafızasını kaybetmemiş miydi? Daha sonra farkettiği bir diğer şeyle birlikte kaşlarını olabildiğince çattı. Kandırmıştı işte. O aslında hiç hafızasını kaybetmemişti. Oyun oynamıştı ona. Bunu daha önce nasıl düşünemezdi? Nasıl aklına gelmezdi, nasıl? Kendine lanet etti genç adam.

Zaten ne zaman genç kıza sarılsa, ne zaman onu öpse bakışlarında bir değişiklik oluyordu kızın. Ve bunu da daha yeni farkediyordu. Telefonu çalmaya başlayınca kimin aradığına bakmadan açıp kulağına götürdü.

"Abi yok, izini yakalamıştık ama sonra kaybettik. Bulamıyoruz bir türlü abi."

Genç adamın sinirden yüzü kıpkırmızı olmuştu artık. Ve birden elinde ki telefonu duvara fırlatması bir oldu.

Öbür taraftan da genç kız sonunda atlatabilmişti adamları. Sadece bir kaç dakika önce farketmişti arkasında olduklarını. Ama izini kaybettirmesi de kısa sürmüştü. Bu ormanda saatlerdir koşuyordu. Nereye, ne tarafa gideceğini de bilmiyordu.

Hâlâ daha koşuyordu genç kız. İlerden sağ tarafa dönünce karşısında ki yolu görmesiyle gözleri parladı. Yola ulaşmayı başarmıştı. Şimdi tek yapması gereken izini tekrar yakalamalarına fırsat vermeden bir arabayı durdurmasıydı. Acaba duracak bir araba çıkacak mıydı karşısına? Kim bilir, belki de öyle bir araba olmayacaktı. Belki de kalbi iyilikle dolup taşan biri çıkacaktı karşısına. Kim bilebilir ki.

Bunu yapmaktan başka da çaresinin olmadığını biliyordu. Deneyecek ve görecekti.

Önce son bir defa yine baktı arkasına. Kimsenin olmadığını görünce derin bir nefes alıp yola çıktı. Bir sağına baktı, bir soluna... Ama hiç bir yönden de araba gelmiyordu.

İNTİKAM MELEĞİ (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin