Bölüm 3

2.1K 197 64
                                    

Hayatım  boyunca  aciz  yaşamıştım.  Birilerine  bağımlı  ve  huzursuz…  Koca  on  yedi  yılımın özeti  bundan  ibaretti  işte.  Böyle  yaşamaya  mahkum  bırakılmıştım.  Çünkü  ben  olmaması gereken  biriydim.  Doğmamalıydım.  Yaşamaya  devam  etmemeliydim.  Varlığımdan  haberi olanların  çoğu  da  bu  şekilde  düşünüyordu.  Bazen  ben  bile.  Acı  çektiğim  zamanlarda  bu şekilde  düşünmeden  edemiyordum.

Yine  de  tüm  bu  düşüncelerimi  elbette  kendime  saklıyordum.  Beni  korumak  için istemeyeceğim  kadar  fedakarlık  yapan  Baekhyun  da  Suho  Hyung  da  bunları  bilseler üzülürlerdi.  Onları  üzmeye  hiçbir  şekilde  hakkım  yoktu.

Buna  rağmen  bunaldığım  açıkça  ortadaydı.  Hayatımdan  da  devam  ettiğim  yaşantı tarzımdan da  sıkılmıştım.  Üstelik  etrafta  çok  fazla  gezinmeme  izin  yoktu.  Suho  Hyung  bu konuda  fazlaca  sertti  hatta.  Şimdi  bile  şehir  merkezindeki  büyük  alışveriş  merkezini gezerken  buna  şaşırıyordum.  Açıkçası  izin  vermeyeceğini  falan  düşünmüştüm  ama  şimdi yanımda,  sevgilisiyle  neredeyse  tek  beden  halinde  yürüyen  Tao’yla  açıkça  belli  oluyordu  ki yanılmıştım.  

‘’Film  güzeldi.’'

Tao  yavaşça  mırıldandı.  Evet,  film  güzeldi  ama  Tao  sondaki  ayrılık  sahnesinde  gereğinden fazla  ağlamıştı.  Etrafımızdaki  insanların  bile  bize  bakmasına  neden  olacak  kadar  da  sesliydi üstelik.  Şimdi  bile  gözleri  kırmızı,  sesi  de  kırık  kırıktı.  Yifan’ın  iç  çektiğini  duydum.

‘’Acıktım. ’'

Tao  bu  kez  daha  yüksek  bir  sesle  söyledi.  Yavaşça  kıkırdadım.

‘’Hayır  Sehun.’'  Hemen  yanımda  gözlerini  kocaman  açıp  bana  baktığını  gördüm.  ‘’Filmin sonunda  olanları unutun.  İkiniz  de.’'

‘’Ağladığını mı? ’'

Sevimlice  söylediğimde  gözlerini  devirdi.

‘’Burnunu  çeke  çeke  ağladığını  mı?’'

Yifan  alaycı bir  sesle  söylediğinde  yeniden  güldüm.  Tao  yüzünü  buruşturdu.

‘’Acıktım  Fan.’'

Dudaklarını  büzerek  söylediğinde  başımı  iki  yana  salladım.  Yifan  dikkati  dağılmış  bir halde  etrafına  bakınıp  sevgilisinin  karnını  doyurabileceği  bir  yer  ararken  şaşkınlığımı saklamadım  bile.  Tao  oğlanı  nasıl  susturabileceğini  çok  iyi öğrenmişti.

‘’Pizza  yemeye  ne  dersiniz?’'

Yifan  duraksayıp  ikimize  da  bakarak  sordu.  Aynı  anda  başımızı  salladık.  Arkasındaki  bir restoranı  işaret  edip  kaşlarını  kaldırdı.  İtiraz  eden  olmadı.  Açıkçası  ben  de  acıkmıştım vesaat  henüz  erken  sayılırdı.  Suho  Hyung’a  film  izleyip  bir  şeyler  atıştırdıktan  sonra döneceğimi  söylemiştim.  Dediğimi  yapmazsm  bir  daha  izin  alamayacağımı  bildiğimden hızlıca  içeri adımladım.  

Suho  Hyung  çoğunlukla  aşırı  korumacı  davranıyordu.  Korkularını  anlıyordum.  Elbette anlıyordum  ama  bu  beni  bazen  bunaltıyordu.  Şimdi  bile  iki  saat  içinde  en  az  beş  kez aramıştı.  

Tao  bizim  için  sipariş  verirken  ortama  yayılan  sesle  iç  çektim.  Tao  bana  kısa  bir  bakış attı.

‘’Lavaboya  gideceğim.’'

Wish You Were HereOnde histórias criam vida. Descubra agora