Bölüm 11

1.6K 166 49
                                    

Aşırı yoğun bir hafta atlattım. Haliyle bölüm gecikti. Bunu da aceleyle yazdım içime sinmedi ama sizi daha fazla bekletmek de istemedim. İyi okumalar bebekler... XOXO



''İyisin.'' dedi.

Herhangi bir soru içermeyen cümlesini onaylamadım. İyiydim. Beni hissedebiliyordu. Anlamış olmalıydı. Kesinlikle çok daha iyiydim. O an için tek sorunum olması gereğinden biraz daha hızlı atan kalbim ve bedenimi ele geçirmeye hazırlanan garip heyecandı. Hissettiklerim bir şekilde bana yabancı olsa da anlayabiliyordum. Çünkü kalp atışlarımın nedeni oldukça açıktı. Üstelik tam yanımda onu fazlasıyla hissedebileceğim yakınlıktaydı.

İkimiz de yatağıma öylece uzanıp kalmıştık. Sırtüstü uzanmış bakışlarımı odamın beyaz tavanında tutuyordum. Başım oğlanın göğsüne yaslıydı. O çenesini başımın üstüne yaslamış kollarını etrafıma dolamıştı. Az öncesine acıdan kıvranıp durduğum yatağımda şimdi olabildiğince sakindim. Ve bunun sebebi kesinlikle kollarından kaçmama tahammülü yokmuşçasına bana sıkıca sarılan alfaydı.

Esmerin bana sıkıca doladığı kolları, arada tenimi okşayan sıcak nefesi ve dudaklarından bir fısıltıyı andırırcasına usulca çıkan kelimeleri... Tüm bunlar bedenimin tepki vermesine neden oluyordu. Kalp atışlarım hızlanıyor, nefesim tekliyor ve kelimeler dudaklarımı terk etmeyi reddediyordu.

Bu kabul edilebilirdi. Tüm bu yaşadıklarım fazlasıyla olağandı çünkü. Benim alfamdı. Eşimdi. Onu seviyordum. Bu inkar edebileceğim bir şey değildi. Onu seviyordum, evet. Onu sevmek zorundaydım çünkü kurdum ona bağlıydı. Bu kaçınılmazdı. Ona aşık olmam kaçınılmazdı. Olabilecek en yanlış kişi olsa bile sonunda onu severken bulacaktım kendimi.

Jongin belki olabilecek en yanlış kişi değildi. Hatta onu insan olarak tanıyor olsam, aramızda bir bağ olmasa belki yeniden ona aşık bile olabilirdim. Bu bilemeyecektim. Bilemeyecektik. Tek bildiğim şu an oğlanın varlığı bile bedenimi kendine çekebilecek güçteydi. Bağ güçlenmişti. Hem de artık ondan bir milim bile uzaklaşmama izin vermeyecek kadar. Bu tehlikeliydi. Ama dediğim gibi, olması beklenen şey de buydu işte.

Garip olan tek şey içimde can sıkıcı derecede rahatsız edici o heyecandı. Garipti çünkü bana fazlasıyla yabancıydı. Bunu yaşayan ben değildim. Bu düşünce dakikalardır aynı noktaya bakıp bir şeyleri sorgulamama neden oluyordu hatta. İçimde taşmakta olan o hisler bana ait değildi. Kurduma aitti. Ve ben hayatımda ilk defa bu duyguyu bu kadar güçlü hissediyordum. Kurdumun varlığını bu denli yoğun hissettiğim ilk seferdi.

''İyi değilim.''

Jongin duraksadı. Hemen yanımda bana sıkıca sarılmıştı. Bu yüzden saçlarımı okşayan o sıcak nefesimi fazlasıyla iyi hissedebiliyordum. Nefesi teklemişti. Şaşırmış olmalıydı. Evet, beni hissediyor olabilirdi ama ne düşündüğüm konusunda en ufak bir fikri bile yoktu.

''Canın mı yanıyor?''

Bunun onu endişelendirdiğini fark ettim. Başım iki yana usulca sallanırken bunun hoşuma gitmediği ortadaydı. Onu endişelendirmekten nefret etmiştim hatta.

''Canım yanmıyor ama... Sanırım onu hissedebiliyorum.''

Doğruldu. Bedeninin benimkinden yavaşça uzaklaştığını fark edince bakışlarımı beyaz tavanımdan ayırıp ona çevirdim. Dikkatli gözleri yüzümün her bir noktasında gezindi.

''Emin misin?''

Sesindeki heyecan mimiklerine de yansırken sordu.

''Seni hissediyor olmalı.''

Wish You Were HereWhere stories live. Discover now