Bölüm 23

1.4K 150 43
                                    

''Bunun için sana yalvarmamı istiyorsan yaparım.''

Güldü. Alayla. Gözlerimi sıkıca kapayıp içimden bunun önemli olmadığını tekrarladım. Önemli değildi. Eğer bu, Jongin'i bulmamı sağlayacaksa hiç önemli değildi hatta.

''Sana yardım edeceğimi düşündüren şey nedir?''

Yutkundum. Onunla konuşurken duraksamak, tereddütte düşmek istediğim son şeydi ama kendime engele olamamıştım. Yine de karşısındaki bu bocalamamı kısa tuttum. Beni göremediği için yeniden rahatlarken elim göleğimin bir ucunu sıkıca kavradı. Bir şeylere tutunmaya fena halde ihtiyacım vardı çünkü.

''Çünkü ona değer veriyorsun. En azından iyi olup olmadığını görmem gerekiyor. Ve bunu senin de bilmeye ihtiyacın var. İşte tam bu yüzden bana yardım edeceksin Taemin.''

Derin bir nefes aldığını duydum. Jongin'i evinde, daha önce gittiğimiz her yerde hatta okulda bile aramıştım. Ama yoktu. İki gündür aklıma gelen her yeri Baekhyun ve Chanyeol'la birlikte gezinip durmuştum ama esmere dair hiçbir şey bulamamıştım.

Delirmek üzereydim. Hatta Taemin'i arayacak kadar yitirmiştim aklımı. Ama bu benim son şansımdı. Esmeri görmem gerekiyordu. İyi olduğunu kendi gözlerimle görmediğim sürece asla rahat olamayacaktım.

Bu yüzden bana yardım edebilecek tek kişiyi, Taemin'i, ararken de bir an bile düşünmemiştim. Bir şekilde bana yardım edeceğinden emindim. Jongin onun için birini öldürmesine neden olacak kadar önemliydi. Bana yardım edecekti.

''Bir yer var.''

Az önceki özgüveninden tamamen arınmış sesiyle mırıldandı. Benimle değil de kendi kendine konuşuyor gibiydi. Bir süre aklını toparlaması için sessiz kaldım. O da düşünüyor olacak ki konuşmadı. Sonra telefonun iyiden iyiye boğuklaştırdığı sesi yeniden kulaklarıma doldu. Oturduğum yerde dikleşerek söyleyeceği her kelimeyi dikkatle dinledim.

''Kasabanın biraz dışında eski bir otel var. Emin değilim. Olmayabilir belki ama oraya bakabilirsin. Kasabaya gelmeden önce orada birkaç günlüğüne kalmıştık. Jongin yanına gelip gelmemeye karar vermeye çalışıyordu.'' Derin bir nefes alıp verdi. ''Dediğim gibi. Emin değilim ama denemeye değer. Adresi sana atarım.''

O konuşurken istemsizce dudaklarımı sertçe ısırdığımı fark edip kendimi durdurdum. Elim kıyafetimden hızla uzaklaşırken ayaklandım.

''Teşekkür ederim.''

''Teşekkür etmene gerek yok. Kasabaya gelmeden önce onu durdurmam gerekiyordu. Yanına asla gelmemeliydi. Seninle asla karşılaşmamalıydı. Sen gerçekten lanetlisin.''

Taemin beni kıramadı. İstediği, umduğu buydu emindim ama yapamadı. Ona bunun için geç kaldığını zaten kırılmış olduğumu da söylemedim. Veda etme gereği duymadan telefonu kapamak için hareketlenmiştim ki yeniden konuştu.

''Onu bulursan en azından iyi olup olmadığını bana da söyle.''

Başımı salladım. Görmedi. Sessizce telefonu kaparken derin bir nefes aldım. Daha fazla zaman kaybetmemek adına yatağıma öylece fırlatmış aldığım kalın ceketi hızlıca giyinip odadan çıktım. Benim gürültüyle merdivenlerden aşağıya indiğimi duyan Baekhyun irkildi. Dalmış olduğu televizyondan hızlıca bana dönerken gözlerindeki merakı saklama gereği duymadan bana baktı.

''Ben bir süreliğine çıkıyorum.''

Duraksamadan dışarı çıkmayı planlıyordum ama Baekhyun gereksiz bir heyecanla havaya kalkan elleri bana engel oldu.

''Dur bir saniye. Nereye gidiyorsun?''

Ayaklarım anında duraksarken iç çekme içgüdümü zorlukla yendim.

Wish You Were HereWhere stories live. Discover now