Bölüm 25

1.4K 138 28
                                    

''Ne yapman gerektiğine karar vermelisin Sehun.''

Sert sesi elimdeki fincana daha sıkı tutunmama neden olurken başımı salladım. Ama bunun bir geçiştirme olduğunu anlayıp oturduğumuz kanepede bana doğru kaydı.

''Ciddiyim ben. Onlarla konuşmalısın. Hepsi içinde bulunduğumuz durumun farkında ama onlara senin söylemeni bekliyor. Sen ise gün boyu surat asıp duruyorsun. Bebeği istemiyor musun?''

İrkildim. Başım ona dönmedi. Esmerin varlığı yanımda bu denli kendini belli ederken birkaç gündür yaptığım gibi ona sığınmadım. Ona söyleyecek bir şeyim yoktu ama içgüdüsel olarak karnıma kayan ellerim bana da ona da gereken cevabı vermiş olmalıydı.

''Konuş benimle. Lütfen artık bir şeyler söyle Sehun. İnan bana delirmek üzereyim.''

Elimde soğumak üzere olan papatya çayını usulca önümdeki sehpaya indirdim. Bedenim ona doğru dönerken ellerimden biri boynunun yanına yerleşti.

''Seni seviyorum.''

Bu her şeyden önemliydi benim için. Onu seviyordum. Aksini düşünmediğini gösterircesine başını yavaşça salladı. Parmaklarım yaslandıkları tenini usulca okşarken başımı yana eğdim.

''Bebeği istemediğim falan da yok Jongin. Sadece her şey üst üste geldi ve aklım çok karışık.''

Dudaklarımı yavaşça yaladım. Bir gündür garip bir depresyona girmiş gibi hissediyordum. Kurdum henüz yaşıyorken ve ben her gün bana çektirdiği acılarla uğraşıyorken bile bu denli kayıp hissettiğim bir an olmamıştı. Bir haftadır kendimi herkese kapatmıştım. Jongin'e bile. Üstelik bu elimde olan bir şey de değildi. Geceleri kabuslara uyanıyor gündüzleri kendimi fazlasıyla huzursuz hissediyordum. Yanımda Jongin olmasına rağmen garip bir güvensizlik hissi tüm bedenimi kaplamış gibiydi. Yine de her şeyi bir şekilde sakladığımı düşünüyordum.

Düşünmeye ihtiyacım vardı. Olan biten hiçbir şeyi anlamlandıramıyordum. Ama kendi sorularıma cevap ararken bunun Jongin'e farklı yansıdığını da görememiştim.

Bundan hoşlanmadığımı düşünüyordu. Aramızdaki mührü de karnımda, var olduğuna hala inanamadığım, bebeği de istemediğimi düşünüyordu. Yanılıyordu. Daha fazla yanılamazdı hatta.

''Seni hiçbir şeye zorlamak istemiyorum.''

Başımı iki yana salladım. Parmaklarım tenini biraz sıktı. Devam etmeden bana baktı.

''Beni hiçbir şeye zorladığın falan yok. Unut bunu. Yanımda olmasan ne yapardım bilmiyorum Jongin. Sen burada yokken delirecekmiş gibi hissediyordum. Onu da istiyorum.'' Boşta olan elim biri karnıma kayarken başımı da eğip baktım. ''Garip ama onu istiyorum. Sadece... sanırım biraz korkuyorum.''

''Neden?''

Yumuşak sesiyle ona bakmasam da gülümsedim.

''Tamamen bir kurt olarak doğacağından emin olamayız.''

Jongin iç çekti. Ona kalsa her şeyle baş edebilirdi. İkimizi de olabilecek her şeye karşı koruyabilirdi. Ama ben o kadar olumlu düşünemiyordum. Aynı şeyleri yaşayacak olması beni dehşete düşürmeye yetiyordu. Bu isteyeceğim son şey bile olamazdı.

''Bebeğim bu...''

''Biliyorum. Engelleyebileceğimiz bir şey değil ama endişeleniyorum Jongin. Bu felaket olurdu.''

Uzanıp bana sıkıca sarıldı. Başım omuzuna yaslanırken ellerim boynunu buldu.

''Üstesinden geleceğiz.''

Wish You Were HereWhere stories live. Discover now