Bölüm 9

1.6K 175 147
                                    

Elimdeki havluyu omuzuma atarken nefesimi düzenlemeye çalışıyordum. Tenime yapışan tişörtün bir kenarını tutarak şöyle bir salladım. Bütün bedenim sızlıyordu. Uzun zamandır bu kadar yorulmamış olsam da kendimi iyi hissediyordum. Bu nedenle yüzüme yerleşen gülümsemeyi engellemek adına hiçbir şey yapmadım. Ayaklarım beni bir köşede oturmuş dinlenen Tao'nun yanına taşırken de gülümsememi korudum.

''Duş alacağım.''

Tao benim yanına geldiğimi görünce eğdiği başını kaldırdı. Tribünlerin hemen altında sıralanmış banklardan birine yerleşmişti. Anlına dökülen saçları terden yüzüne yapışmış, yanakları da kızarmıştı. Tao da yorulmuş olmalıydı. Hemen yanındaki su şişlerinden birini bana uzatırken dudaklarını yavaşça yaladı.

''Bu kadar erken mi?''

Başımı sallayarak onu onayladım. Su şişesini hızlıca açıp iki büyük yudum su içtikten sonra yeniden ona uzattım.

''Yoruldum.''

O büyük ihtimalle biraz dinlendikten sonra yeniden sahaya girecek ve oyuna katılacaktı. Ama benim bunu yapacak enerjim kalmamıştı.

''Tamam o halde. Sınıfta görüşürüz.''

Bana veda ettikten sonra başını yeniden eğdi. Onu orada öylece bırakıp soyunma odasına uzanan dar koridora yöneldim. Koridoru hızlı adımlarla geçip soyunma odasına girdim. Sessiz odada beklendiği üzere benden başka kimse yoktu. Kendini iyiden iyiye belli eden yorgunluğumla beraber bir türlü kapatamadığım kırık dolabın başına geçtim. Okul üniformamı çıkarıp yanıma aldım. Soyunma odasının hemen yanındaki duşlardan birine girip hızlı bir duş aldım. Tamamen temizlendiğimden emin olana kadar sıcak suyun altında durdum. Duştan sonra iyice kurulanıp üniformamı yeniden giyindim. Kirli kıyafetlerimi yanıma alıp yeniden kırık dolabın önüne kadar geldim.

Kıyafetlerimi yerleştirmek için çantamı henüz çıkarmıştım ki bir anda kolumda hissettiğim küçük dokunuş irkilmeme neden oldu. Dudaklarımdan firar etmesini engelleyemediğim küçük bir çığlık eşliğinde elimdeki çantayı yere düşürdüm.

''Sakin ol.''

Benden uzaklaşmasını beklediğim eller aksine bedenime iyice sarındı. Belimi bulan yabancı eller yavaşça karnıma kadar hareket etti. Sesin sahibini tanımamla bedenimi kaplayan ani rahatlamanın da etkisiyle derin bir nefes verdim.

''Ne yapıyorsun?''

Onu son gördüğümden bu yana bir hafta geçmişti. Kimse nerede olduğunu ya da neden gelmediğini bilmiyordu. Umurumda olmadığını söyleyip duruyordum ama açıkçası onu merak etmekten kendimi alıkoyamamıştım. Yine de şimdi hiçbir şey olmamış gibi birden arkamda belirip bana sarılması kabul edebileceğim bir şey değildi.

''Ne yapıyorsun Jongin?''

Az önceki tüm şaşkınlığından arınmış sesimle sordum. Sert tavrım onu birazcık bile etkilemedi. Aksine omuzuma yerleşen çenesinin ardından kulaklarıma kısık kıkırtısı doldu.

''Sana dokunmama artık alışmışsındır diye düşünüyordum.''

Huzursuzca kıpırdanıp tutuşundan kurtulmaya çalıştım. Ama boşuna bir çabaydı.

''Bırak beni. Dalga geçmeyi kes.''

Yeniden söyledim. Ellerimden biri onun karnımda birleştirdiği ellerinin üzerinde durdu.

''Dalga falan geçmiyorum.''

Onun da sesinin alaycı hallerinden uzaklaştığını görünce gözlerimi sıkıca kapayıp iç çektim. Derdi neydi bunun?

Wish You Were HereWo Geschichten leben. Entdecke jetzt