Bölüm 7

1.8K 185 73
                                    

Dudaklarım kulağıma dolan şarkıya kıpırdanarak eşlik ederken havaya karışan nefesimin buhara dönüştüğünü gördüm. Hava sanki ben terasa çıktığım andan itibaren gittikçe daha da soğuk bir hal alıyor gibiydi. Ya da bana öyle geliyordu.

Kulağımdan düşmek üzere olan kulaklığı elimle düzeltip üzerimdeki ince battaniyeyi çeneme kadar çektim. Açıkçası hava benim bu kadar dramatik davranmama neden olacak kadar soğuk değildi. Kış henüz gelmemişti bile. Başka bir zaman bu havada ince bir bluzla saatlerce durabilirdim. Ama bu akşam için değil. Aksine şimdi öyle bir tahammülsüzlük içerisindeydim ki kendim dahil her şeye baş kaldırasım vardı. Sebebi neydi emin değildim. Aslında birkaç fikrim vardı ama bu kadar huzursuz olmama neden olacak hiçbir şey yoktu işte. Sadece yaklaşık bir saat kadar beklediğim, ve beklediğim bu süre içerisinde başımın belası olduğunu tamamen kabullendiğim, esmerin gelip gelmeyeceğinden bile emin olamıyordum.

Geleceğini söylemişti. Onu tam burada, terasımda beklememi söylemiş ve akşam için benimle konuşacağına söz vermişti. Ben de elbette ki onu bekletmek istememiştim. Aslında gelip de beni terasta onu bekliyor halde bulamazsa çekip gideceğinden şüpheleniyordum. Bu yüzden bir an önce odama çıkabilmek için akşam yemeğinde fazlasıyla acele etmiştim. Suho Hyung yorgun olduğum bahanesini kolayca kabul etmiş, sessiz kalmıştı. Ama Baekhyun bir şeyler sakladığımı anında anlamıştı. Bana attığı bakışlar kesinlikle bir şeyler hissettiğini açıkça gösteriyordu. Yine de bir şey dememişti. Ondan kaçırdığım bakışlarıma da aptalca bahanelerime de ses çıkarmamasına minnettardım. Sonrasında neler karıştırdığımı öğrenmek için başımı ağrıtacağından emindim ama bu akşam için bana göz yumması yeterliydi.

Tüm bu kaçışlarım terasımın bir köşesine attığım eskimeye yüz tutmuş kırmızı pufumun üzerinde sonlanmıştı. Soğuktan korunmak adına çeneme kadar çektiğim ince battaniyem ve onlarcasını dinlediğim müziklerim eşliğinde esmeri bekliyordum. Üstelik dediğim gibi gelip gelmeyeceğinden bile emin değildim.

Bakışlarım gökyüzüne kaymadan hemen önce iç çektim. Etrafını kaplayan bulutların arasından kendini biraz olsun göstermeye çabalayan ayın ara ara balkona düşen ışığını izledim. Ilık esen rüzgar yüzümü okşama devam etti. Ben birkaç şarkı daha dinledim. Dudaklarım onlara eşlik etmeyi bırakalı uzun zaman oluyordu. O ana kadar bu fikri şiddetle reddetmiş olsam da bu kadar beklemenin de verdiği sinirle içeri geçip geçmemeyi düşünüyordum. Tam o andı. Ben baş belası esmerin benimle dalga geçtiğine, gelemeye falan niyetinin olmadığına karar vermek üzereydim ki hemen yanımda bir hareketlilik hissettim.

Başım anında oraya dönerken parmaklarımın arasında gevşekçe tuttuğum telefon kayıp yere düştü. Boşalan elim kalbime çıkarken gözlerimin büyüdüğünü hissettim. Esmer hemen yanımdaki pufa yerleşmiş benim gibi uzanır pozisyonda gökyüzünü izlemeye başlamıştı. Üzerinde soğuk havaya rağmen ince bir gömlek bir de siyah pantolon vardı. Saçları karmakarışıktı. Onları düzeltme içgüdümü yenmek adına bakışlarımı oğlanın yüzünde tuttum.

''Beni korkuttun.''

Nefesimi düzene soktuktan hemen sonra söyledim. Tepki bile vermedi. Bakışları, gökyüzünde ilgisini çeken her neyse oradan ayrılmadı. Omuz silktim. Uzanıp telefonumu aldım ve yeniden yerleştim.

''Üzgünüm.''

Alaycı çıkan sesi yeniden ona dönmeme neden olurken sessiz kaldım. Üzgün falan değildi. Hatta az önce olan şeyden keyif bile almıştı.

''Konuşmak istediğini düşünmüştüm.''

Bakışları bir anda bana dönerken beklemediğim bu hareketiyle irkilmemek için kendimi tutmak zorunda kaldım.

Wish You Were HereWhere stories live. Discover now