Bölüm 12

1.6K 176 42
                                    

Sabah atılacak bi bölüm değil ama geciktirdiğim bölümlerin özrü gibi düşünün 🙂



Pencereden içeri dolan güneş ışıkları yüzümü okşarken iç çektim. Canım sıkkındı. Bunu dışarıya da yansıtıyor olmalıyım ki Tao gün boyunca neyim olduğunu sorup durmuştu. Ona yalan söylemiştim. İyi olduğumu, hiçbir sorunun olmadığını...

Bana inanmadığını biliyordum. Dudaklarını ısırıp susmuştu ve ben onu tanıyordum. Kendini aksini iddia etmemek için zorladığını da, bana inanmadığını da biliyordum ama susması işime geldiğinden ben de susuyordum. Çünkü ona anlatacağım herhangi bir gerçek dehşete düşmesine neden olurdu. Sonunda yaşadığım tüm bu normal hayatın elimden kayıp gitmesine ve benim yeniden cehennemime tam anlamıyla dönmeme... Bunu göze alamazdım.

''Bayan Lee sana bakıyor.''

Tao kulağımın hemen yanında fısıldayınca irkilmekten kendimi alamadım. Gözlerim o an sesini bile duyamadığım ama bana keskin bakışlar attığından emin olduğum Bayan Lee'nin olduğu tarafa dönmeye cesaret edemeyip önümdeki kitaba kaydı. Tao'nun kısık kıkırtısı kulaklarıma dolmadan önce bakışlarım satırlar arasında geziniyordu.

''Şanslısın.''

Tao bu kez biraz daha yüksek sesle söyledi. Neyden bahsettiğini biraz olsun anlamak için yüzüne bakacaktım ki çalan zil gülümsememe neden oldu.

''Evet öyleyim.''

Şanslı olmakla alakam yoktu ama o an için Tao'nun yaramaz gülüşüne karşılık verirken bunu umursamadım.

''İyi olduğuna emin misin? Neredeyse hiçbir dersi dinlemedin ve yanımda iç çekip durman benim de canımı sıkıyor.''

''İyiyim. Sorup durmayı bırak artık. Sadece uykusuzum.''

Başını geçiştirircesine sallayıp önüne döndü. Birkaç dakika bana kendince surat asıp sonrasında aklına aniden bir şey gelmiş gibi hızla döndü.

''Bugün birkaç saatliğine izin alabilir misin?''

Yüzümü buruşturdum. Bundan nefret ediyordum. Tao'nun yanında olabildiği kadarıyla normal hissettiğimi söyleyip duruyordum ama bu bile doğru değildi. Onunla geçirdiğimi zaman sadece okuldaki zamanla sınırlıydı. Suho Hyung asla dışarı çıkmama izin vermiyordu. Bu kasaba bizim için olabilecek en güvenli yer olabilirdi ama bunu bile riske atamıyorduk. Evde bir tür hapis hayatı yaşıyordum. Bunu Tao da biliyordu. Yine de Yifan'la yaptıkları her plana beni de dahil etmekten asla vazgeçmiyordu. Aynı şeyi kendim için söyleyemeyecek olsam da mükemmel bir arkadaştı.

''Onu ararım ama biliyorsun...''

Omuz silktim. Başını salladı. Yine de yüzündeki gülümseme biraz bile solmadı.

''Onu şimdi ara.''

Dudaklarımı büzüp telefonumu çantamdan çıkardım. Suho Hyung'un numarasını hızlı aramalardan bulup çevirirken dudaklarımı ısırıyordum. İkinci çalışta açtı. Hiçbir aramamı biraz bile geciktirmediği için buna şaşırmadım.

''Sehun? Bir sorun mu var?''

Oflamamak için kendimi tutmak zorunda kaldım. Ben onu aradığım her seferinde sesine yerleşmiş endişeyi duymaktan da onu endişelendirmekten de hoşlanmıyordum.

''Sorun yok Hyung. Sadece... bir şey soracaktım.''

''Nedir o?''

Daha sakin çıkan sesiyle derin bir nefes aldım.

''Tao ders çıkışında birlikte çalışmayı önerdi de. Bir iki saatliğine izin alıp alamayacağımı soracaktım.''

''Sehun. Bunun iyi bir fikir...''

Wish You Were HereWhere stories live. Discover now