Bölüm 14

1.7K 157 80
                                    

''Ne yaptın?''

Sesimin kırık ya da neredeyse bir fısıltıyı andıracak kadar kısık çıkması umurumda değildi. Dudakları çıplak omuzumda dinlenen esmerin beni duyduğundan emindim. Ara ara kıpırdanan dudaklarının tereddütle duraksaması ve ardından aldığı kesik nefes bunu açıkça ortaya koyuyordu. Evet. Esmer beni gayet iyi duymuştu.

''Ne yaptın sen Jongin?''

Ona karşı bu kadar çaresiz olduğum ilk seferdi. Yanında defalarca kez acı çekmiştim. Beni kurtarabilecek tek kişi olduğu bilinciyle defalarca sığınmıştım oğlana. Benden uzak durmasını haykırmış yine de yanımda durmasına engel olamamıştım. Ona çokça yenilmiştim. Sonunda ona karışana kadar defalarca bitmiştim. Beni çokça bitirmişti alfa.

Ama hiçbiri böylesine yıkıcı değildi. Hiçbirinde bu kadar çaresiz hissetmemiştim. Jongin hiçbirinde bu kadar acımasız değildi çünkü.

''Üzgünüm.''

Mırıldandı. Dudaklarının hareketini tenimin hemen üzerinde hissettim. Sıcak nefes omuzumu usulca okşadı. Ağzımdan küçük bir hıçkırık firar etti. Küçük bir histeri krizine yakalanmış gibiydim. Bedenimin üzerindeki kontrolümü tamamen kaybetmiştim. Ağlıyor gibi hissetmiyordum ama yanağımı yalayan o iç gıdıklayıcı hisse bakılırsa bunun tamamen aksini yaşıyordum.

Güneş henüz doğmuştu. Sabahı henüz getirmiştik ve bu Jongin'e ağladığım ikinci seferdi.

''Yapamazsın.''

Ondan uzaklaşmak istiyordum. Teninden kopmak ve olabildiğince uzaklaşmak. Ya da en azından başımı çevirip gözlerine bakmak. Yüzüne karşı haykırmak istiyordum. Bencil olduğunu. Aptal olduğunu. Ve beni mahvettiğini. Bencildi çünkü. En büyük aptaldı belki. Ve bir de şüphesiz mahvetmişti beni. Mahvolmuştum. Tükenmiştim bir gecede. Üstelik bunu bana yapan da eşimdi. Benim alfam.

''Özür dilerim.''

Pişman olduğu için dudaklarından dökülmüyordu bu kelimeler. Belki onu hissedemiyordum ama biliyordum. Bir şekilde biliyordum ki pişman değildi. Belki söylediği gibi üzgündü. Belki öyleydi gerçekten ama bunun sebebi de benim şu an ağlıyor olmamdı. Kolları arasında kendimi kaybedercesine ağlamam üzmüş olmalıydı onu. Çünkü biliyordu. Hissediyordu hatta. Ne kadar canımın yandığını da ne kadar üzgün olduğumu da biliyor olmalıydı.

''Ben bir kurt değilim.''

Sustu. Ellerim sonunda hareket etme yetkisi kazanmış olmalıydı ki kendime geldiğim andan bu yana yapmak istediğim şeyi yaptım. Parmaklarım boynuma kadar yükseldi. Esmerin saç tutamlarını şöyle bir okşayıp tenime dokundum. Parmaklarım enseme kadar kayıp öncesine kadar olmayan tüm o pürüzlere teker teker dokundu. Yeniden hıçkırdım. Bedenim sarsıldı. Jongin kıpırdamadı. Biraz bile hareket edecek olsa ondan tamamen kopacağımı hissediyor gibiydi. Hareket etmedi. Hatta konuşmadı bile.

''Ne yaptığını bilmiyorsun.''

Gözlerimi sıkıca kapayıp söyledim. Yanaklarımı ıslatıp duran gözyaşlarım fazlasıyla rahatsız hissettiriyordu ama onları silemedim. Ellerim boynumdan uzaklaşmayı reddetti. Hayatımın en acı gereceğiyle o sabah yüzleşmek zorunda kalmıştım.

''Eninde sonunda olacak bir şeydi.''

Kararlı sesi beni delirtti. Öyle ki uzandığım halde başım döndü. Hızla ona döndüm. Az öncesine kadar tenimden uzaklaşmayı reddeden oğlan sonunda birkaç santim uzağımda öylece bana bakıyordu. Henüz giyinmemişti. İkimiz de hala çıplaktık. Ama bu o an için umursayacağım son şeydi.

''Olmayacaktı. Asla. Seninle asla mührü tamamlamayacaktım.''

Yüzümü buruşturdum. Bana ihanet etmiş gibi hissediyordum. Jongin bir gece kurdumla anlaşıp bana ihanet etmişti işte.

Wish You Were HereWhere stories live. Discover now