Bölüm 8

1.7K 175 45
                                    

Hiçbir anlamı olmayan bir hayat yaşıyordum. Fazlasıyla iç karartıcı bir düşünce gibi görünebilirdi ama hissettiğim kesinlikle buydu. Üstelik bunun aksini düşünmeme neden olabilecek hiçbir şey de yoktu ortada.

İnsan olan annemin güçlü bir beta olan babamla tanışıp ardından gizli bir birliktelik yaşamaya başlaması, sonrasında da yasak olduğu halde onunla evlenip beni doğurması bu anlamsız hayatımın başlangıcıydı aynı zamanda. İnsanlarla yaşanan bir ilişkiye bile lanetli gözüyle bakılırken onların evlenmeleri işi daha da çıkmaza sürüklemişti.

Çoğu kurt geleneklerine ve elbette ki kurallarına fazlasıyla bağlıydı. İstenmeyen kişiler olarak ilan edilmeleri de uzun sürmemişti haliyle. Babamın kendi sürüsü bile onlara düşman olmuşken kaçmaya karar vermeleri kaçınılmazdı. Ama yapamadılar. İkisi de bulundukları yerde öylece öldürülmüştü. Kimin yaptığı asla bilinmedi. Önemli de değildi.

O zamanlar babamın üçüncü kuşaktan kuzeni, aynı zamanda da hayatta olan tek akrabası olan Suho Hyung babam tarafından kendisine emanet olarak bırakılmama karşı bile koyamadığını söylüyordu. Kaçmaya karar verdikleri günün hemen ertesi sabahında babamın benimle kapısına dayandığını ve iyi bakmasını söyleyip beni öylece kollarına bıraktığını anlatıp dururdu. Sanırım babam hissetmiş olmalıydı. Bu işin sonunun kötü biteceği oldukça aşikârken aksi mümkün değil gibiydi zaten.

Tüm bunlar ben henüz bir yaşıma bile gelmeden olan şeylerdi. Sonra ben büyüdüm. Varlığım bilinmemesi gereken kişilerce öğrenildi. Bu kez ortadan kaldırılması gereken lanet olarak görülen kişi bendim. Melezlik yasaktı. Lanetli ve var olmaması gereken bir şeydim. Ailemin kaderini böylece devam ettirmem de kaçınılmaz oldu. Kaçtım.

Yanımda beni şimdi bile bırakmaya niyeti olmayan Suho Hyung ve bir şekilde aramıza katılan Baekhyun'la uzun bir süre boyunca yaptığım tek şey kaçmak oldu hatta. Sonra varlığım yavaş yavaş göz ardı edildi. Unutuldum. Suho Hyung bunu bir mucize olarak görüp tek yapmamız gerekenin göze batmamak olduğunu söyledi. Kurtlardan arınmış bir kasabada bir ormanın tam ortasında yaşamam da bu şekilde gerçekleşti. Şikayetçi olmamın hiçbir halta yaramadığı hayatıma alışmış sayılırdım. Hiç değilse hayattaydım. En azından şimdilik. Çünkü bir şekilde yaşamaya hakkımın olmadığını düşünen başka biri daha vardı. İçimden biri.

Melezliğimin getirisi olarak güçsüz bir kurda sahiptim. Annemin ve babamın genleri içimde bir savaş halindeydi. Ve bu savaş bir şekilde benim ve kurdumun savaşına dönüştü. Diğerleri gibi değildim. Ne tam olarak insan sayılırdım ne de bir kurt. Dönüşemiyordum. Bu zamana kadar bir kere bile kurda dönüşememiştim. Çokça denemiş defalarca kez başarısız olmuştum. Çünkü dediğim gibi kurdum zayıf ve acizdi.

Onunla iletişim kurma çabalarımı karşılıksız bırakıyordu. Benden nefret ediyordu. Onu içeride hapsettiğimi düşünüyor olmalıydı. Ona göre ben onu esir eden zavallı bir genç oğlanın tekiydim. Sorun değildi. Böyle düşünmesi umurumda bile değildi hatta. Çünkü ben de ondan nefret ediyordum. İçimde onunla bir savaşa girmiştim.

Beni öldürmeye çalışıyordu. Zayıf düşmeme neden oluyor, bana dayanılmaz acılar çektiriyordu. Zayıf bir anımı kolladığının farkındaydım. Ama ona yenilmeyecektim. Asla pes etmeyecek sonunda onu alt edecektim. Kurtuluşumuz yoktu. Sonunda o ya da ben. İkimizden biri pes edecektik.

Bu o olursa yeniden bir insan gibi yaşayabilirdim. Belki tam anlamıyla bir insan sayılmazdım. İçinde bir cesetle yaşayan biri asla tam anlamıyla bir insan olamazdı. Ama sorun değildi. Normal bir hayatım olabilirdi. Ama pes eden ben olacak olursam ikimiz de yaşayamazdık. Çünkü dediğim gibi kurdum oldukça zayıftı. Benim yardımım olmadan hayatta kalamayacağı fazlasıyla açıktı.

Wish You Were HereDove le storie prendono vita. Scoprilo ora