6

1.8K 143 33
                                    

Jungkook

Ondan etkilendiğimi nereden çıkartmıştı ki? Hayır yani karşıma başka yarı çıplak ve ıslak saçlı biri çıksa yine etkilenirdi- kimi kandırıyorum adam taş gibiydi patronum olmasaydı üstüne atlamıştım çoktan.

Her neyse ben koşup gelene kadar o anca duşa girebildiği için telefonumu karıştırmaya fırsatı olmamış. Şuan da salonda karşılıklı oturmuş benim utangaçlığımın gitmesini bekliyoruz.

Ama hayır benim bu durumu tersine çevirmem lazım. Boğazımı sahte bir öksürükle temizleyip söze girdim sonuçta artık telefonumun yerini bilmem gerekirdi değil mi?

“Yoongi.” kafasını kaldırıp bana baktı.

Saçını kurutup üstünü giyinmişti sonunda. “Efendim.”

“Misafirlerini sen böyle mi karşılıyorsun ne kadar ayıp.”

Kaşlarını hafif çatıp anlamaz bakışlarla bakmaya başladı. “Anlamadım nasıl yani? Ha sen şu kapıdaki olayı diyorsun?”

İnanamıyorum az önce utanmış mıydı o? Cidden utandı pembeleşmiş yanaklarla, ensesini kaşımasının bir anlamı olamaz. Heheyt be Jungkook tükürdüğünü yalarsın diye düşünüyordum.

“Aslında ondan bahsetmiyorum ama o da var tabii. Neyse benim bahsettiğim şey şu; bir insan evine gelen birine nasıl bir şey ikram etmez ya koştum o kadar boğazım kurudu su falan yok mu? Hadi onu geçtim nezaketen sor bari.”

Şok olmuş bir şekilde bana bakıyordu. Ne yani konu yemek olunca ağzım iyi laf yapar hem o mutfaktayken telefonumu ararım. Ona da sorabilirim ama hemen vereceğinden şüpheliyim biraz.

Kem küm ederek hemen bir şeyler getireceğini söyleyip mutfağa koştu. Bu halleri çok komik. Hoşuma gitmiyor değil yani.

Her neyse salonu birazcık karıştırdım ve inceledim. Çokta özele girmedim tabii ki ama vaktimi Min Yoongi’nin çerçevelerdeki çocukluk fotoğraflarıyla harcadım çoğunlukla. Ama elimde değildi aşırı tatlı bir şeymiş bu ya. Nasıl böyle karizmatik, yakışıklı, taş gibi olabildi hala anlamış değilim.

Ayak sesleri duyduğumda yerime geçtim tekrar. Elindeki tepsiyi ortadaki sehpaya koydu. Kahve ve kurabiye getirmişti. Kurabiyelere bayılırım bu yüzden anında bir tane alıp ağzıma attım.

“Kusura bakma Jungkook öyle bir anda geldin falan unutmuşum. Kurabiye sevdiğini hatırlayınca-"

“Bor dokoko son bonim kurabiye sevdiğimi nereden biliyorsun?”

“Ben mi? Ah şeyden.. şeyden biliyorum. Hah geçen yiyordun kantinde yerken kendinden geçtiğini gördüm oradan biliyorum. Yoksa nereden bilebilirim ki değil mi?”

Anladım dercesine kafamı sallayıp kahvemden bir yudum aldım. Ardından aklıma telefon şifresi geldi. Sormalı mıydım ki?

“Yoongi, sana bir şey soracağım.”

“Sor tabii”

“Telefon şifren... neden benim doğum günüm?”

Psychologists/Yoonkook ✔Where stories live. Discover now