8

1.8K 124 32
                                    

Jungkook

Sabah alarmımın canlandırıcı(!) sesiyle uyandım. Dün iş için hazırladığım boğazlı bordo kazağımı ve açık renk dar kotumu giyip banyoya yöneldim.
Banyoda ki işlerimi de bitirip mutfağa geçtim kahve için su kaynarken tezgahın üstündeki kavanozdan birkaç tane kurabiye çıkarttım. O sırada suyum kaynadı ve hemen termosa koyup kahvemi hazırladım.

~♥~

İş yerine giderken yürümeyi tercih etmiştim ve iyi gelmişti yürümek. Yoongi’yi nasıl davet edeceğimi düşünmüştüm.

Varmama biraz daha vardı ama hiç sıkıntı etmiyordum. Sabah serinliği eşliğinde kahvemden yudumlayarak yürümek güzel bir his-

Bir anda yanımda araba kornası sesiyle düşüncelerimden ayrıldım. Korkudan sıçrayarak yanımdaki korna çalan araca bakıyordum. Penceresini indirdi. Yoongi’ydi. Tahmin etmem gerekirdi zaten.

Gözleri sabah yeni uyanmış gibi normalinden de küçüktü ve yüzünde hafif bir tebessümle bana bakıyordu. ‘Sevimli görünüyor’ diye geçirdim içimden.

“Beraber gitmek ister misin?”

“Yürümek güzeldi ama neden olmasın.”

“Güzel bin hadi.”

Yanındaki koltuğa yerleştim. Kemerimi takıp ona döndüm ve gülümsedim. Evet böyle davranmam şaşırtıcıydı ki onun da yüzündeki hafif şaşkın ifadesinden anlaşılıyordu şaşırdığı. E ne yapayım ama davet etmeden önce yalakalık yapıp alıştırmam gerekiyordu.

“Teklifin için teşekkür ve günaydın.”

“Ah sana da günaydın ve rica ederim”

Şaşkın ve hoşnut bir şekilde cevaplayıp yola koyuldu. Ben de önüme dönüp kahvemden yudumladım.

“Kahve çok güzel kokuyor. Tadabilir miyim sakıncası yoksa?”

“Sabah kendim yaptım. İş yerine varınca size de yaparım ve tadabilirsin tabii."

Termosu ona uzattım. Yola bakmaya devam ederken elimden aldı ve yudumladı. Kafasını onaylar biçimde sallayarak beğendiğini belirten sesler çıkardı ve bir yudum daha alıp geri verdi. “Jungkook bu konuda yeteneklisin anlaşılan. İş yerinde elinden bir kahve isterim. Sözün olsun.”

İçimden her ne kadar göz devirmek istesem de bozmadım. Gülümseyip cevapladım. “Elbette dediğim gibi varınca sana da yaparım.”

“Vardık bile.”

Arabayı park edip istop etti. Emniyet kemerlerimizi çözüp arabadan indik. Girişe doğru giderken Jimin’le karşılaştık.

Bana yardımcı olduğu için ona teşekkür borçluyum. Neredeyse hayatımı kurtardı yani... Ona içten bir şekilde gülümsedim. O da gülümsedi ama şaşırdığı belliydi.

“Günaydın Jimin-sshi. Böyle seslenmemde bir sorun yok değil mi?”

“Günaydın Jungkook. Günaydın Hyung. Hayır bir sorun yok.

Yoongi de Jimin’e selam vermiş ve değişen davranışlarımı hayretle izlemişti. E haklı adam yani bir şey diyemem.

Hepimiz asansördeydik, gergin bir sessizlik vardı. Bu havayı bozup ilgiyi kendime yöneltmem lazım.

“Bu öğle arası beraber yiyelim mi ne dersiniz?” İkiside bana sanki insan öldürmüşüm gibi bakıyordu. Hey kırıcı olmaya başladı ama. Suratımı astım. “Tamam vazgeçtim ben tek yiyeceğim siz beraber yiyin.”

“Hayır Jungkook olur mu öyle şey? Beraber yeriz. Sana da uyuyor mu Jimin-ah?”

“E-evet uygun. Yanlış anladın Jungkook sadece şaşırdık”

Asansörün kapısı açıldı ve ilk ben indim. “Üzgünüm. Fikrimi değiştirdim siz beraber yiyin.”

Evet kimisine göre abartıyor olabilirim ama alındım ve kırıldım. İkiside arkamdan geliyordu ama bir şey demediler. Tabii kendi aralarında fısıldaştıklarını duydum.

Onlara kulak kabartmaya çalışırken kafamı birisinin göğsüne çarptım dengemi kaybedip popo üstü düşecekken çarptığım kişi düşmemem için beni kendine çekip sarıldı.

Düşme korkusundan nefes nefese kalmıştım. Kollarıyla saran kişinin de kalbi çok hızlı atıyordu. Kafamı kaldırıp kim olduğuna bakacakken çenesini başıma yasladı ve öyle kalmamızı sağladı.

Şu an kiminle sarmaş dolaş halinde olduğumu bilmiyorum ama onu itmememin tek sebebi kokusunun anında mayıştırması yüzündendi.

Psychologists/Yoonkook ✔Where stories live. Discover now