16

1.3K 109 11
                                    

Jumgkook

İşe geldiğim zaman onu biriyle konuşurken görmüştüm. Ağzındaki lolipopu dikkatimi çekmişti. Küçük bir çocuk gibiydi.

Jin hyung beni yanına çağırdığı zaman yanına gittim. "Efendim hyung?"

"Jimin'i gördün mü?"

Kaşımı çattım. "Niye ne oldu?"

"Ağladığını gördüm."

Tedirgin olmaya başladım. "Nasıl yani? Bir şey mi oldu?"

Omuz silkti. "Bende bilmiyorum işte şapşal."

Umarım Yoongi ona bir şey demedi. "Söylediğin için teşekkür ederim hyung, ne olduğunu öğrenince sana söylerim."

Telefonumdan Jimin'i aradım, açmıyordu. Lütfen bir şey olmasın lütfen...

Telaşla Yoongi'nin yanına gittim. "Jimin nerde?"

Yanındaki Taehyung bizi dikkatle dinledi.

Lolipopunu ağzından çıkardı. "Ben ne bileyim? Niye sordun?"

Bu tavrı ne böyle?

"Jin hyung onun ağladığını görmüş."

Kaşlarını çatmıştı. "Onu geldiğimden beri hiç görmedim."

"Ona bir şey mi söyledin?"

Alayla güldü. "Ne diyebilirim?"

Şuan acayip gıcığıma gittin ama sana değilde arkadaşıma odaklanmam gerek.

Ben hızla yürüyüp asansöre ilerlerken Taehyug arkamdan seslendi. "Bekle Jungkook, bende geliyorum. "

Yoongi göz devirerek yanımıza geldi. "İkinizde bir yere gitmiyorsunuz. Taehyung randevu saatin geliyor. Ayrıca Jimin'e bir şey olmadığına eminim. Olsa gelip bana danışırdı."

İnkâr ettim. "Sana danışamayacağı şeylerde var-"

Sesini yükseltip otoriter bir sesle konuştu. "Bir yere gitmiyorsunuz dedim Jungkook. Olanlardan patron sizi değil beni sorumlu tutuyor."

Sinirle ağzıma gelenleri söylemeye başlamıştım. "Bencilin tekisin."

Seslerimiz ve sinirimiz yükselmişti. Resmen insanların içinde kavga ediyorduk.

Bana yaklaşıp sinirle konuştu.  "Bencilin teki mi? Buraya geleli birkaç gün olmuşken Jimin'i benden daha çok tanıdığını falan mı sanıyorsun?"

Müdür yardımcısı geliyordu. "Yoongi ne oluyor burda?

Ona sinirle döndü. "Ben kontrol altında tutuyorum-"

Dalgayla konuştu. "Bu kontrol alında tutmuş hâlin mi? Ayrıca hastanız neden burada? Saatiniz geldi, hepiniz müdür gelmeden işinizin başına dönün. Müdür bunları görse kahvehaneye geldiğini sanıp başka yere giderdi."

Yoongi yumruklarını sıkmış, sinirle asansöre binmişti. Gözlerini yummuş asansörün kapanmasını bekliyordu. Taehyung içeri girdiği zaman bende girdim.

Kapı kapandığı zaman belli belirsiz onu sakinleştirmek için konuştum. "Özür dilerim-"

"Kes sesini Jungkook-"

Lafını kesip devam ettim. "Jimin için telaşlandığım için-"

"Kapa çeneni!"

Aish!

Sonunda katımıza geldiğimizde o inmemişti. Sorgulamayıp Taehyung ile beraber kendi yerimize gittik. Koltuğa oturduk ve bir süre sessiz bir şekilde düşündük.

Sessizliği bozan o oldu. "Jimin'e bir şey olmamıştır değil mi?"

Sessiz bir şekilde mırıldandım. "Bilmiyorum Taehyung. "

O sırada içeri Jimin ve Yoongi girmişti. Yoongi yorgun bir şekilde sandalyesine oturdu. Jimin'in gözleri kan çanağı olmuştu, yanakları ve burnu ise kızarık.

Neye ağladın bu kadar?

Tek boş kalan yere -Taehyung ile benim arama- oturdu.

Yoongi yüzünü ellerinin arasına almış zihnini rahatlatmaya çalışıyor gibi gözüküyordu. Jimin ise arkasına yaslanmış dudaklarını kemiriyordu.

Böyle bir ortamda hiçbir şey yapamıyordum. Konuşmaya cesaret edemiyordum.

Ve hâlâ neden burada olduğunu bilmediğim Taehyung, etrafı izliyordu.

Jimin titreyen sesiyle konuştu ve her şeyi daha net hâle getirdi. "Büyükannemin trafik kazasında kaybettiğimin haberini aldım. Özür dilerim sizi de telaşlandırtıp ortalığı karıştırdım."

Ona dönüp yumuşak bir sesle konuştum. "Saçmalama Jimin özür dilenecek bir şey yok. Başın sağ olsun çok kötü bir durum."

Psychologists/Yoonkook ✔Where stories live. Discover now