14. BÖLÜM

2K 151 101
                                    

Bizim mutsuz olmamızın tek sebebi, içinde bulunduğumuz durumun hayat boyu devam edeceği düşüncesidir. Oysa ki dertler geçicidir. Gelirler, biraz konaklayıp giderler.

🌷🌷🌷🌷🌷

Genç adam hastane koridorlarında çaresizce beklemekteydi. Arkadaşları da dahil. Bu olanların çok çılgınca ve tehlikeli ama aynı zamanda da çok iyi bir plan olduğunu biliyorlardı fakat yine de endişelenmelerini engellemiyordu ki. Bir türlü bunun önüne geçemiyorlardı. Çünkü her biri de ciddi anlamda endişeliydi.

Murat'ın ayarladığı kamyon şoförü, o kaza yerine gidip ambulansı aramıştı hemen. Bir süre sonra da ambulans geldiğinde sağlık görevlileri ilk müdahaleyi orada yapmışlar, ardından da sedyeyle ambulansa taşımışlardı önce Adel'i, ondan sonra da diğer arabada ki adamı. Ambulansı arayan adamın verdiği bilgiler sayesinde iki tane ambulans gelmişti zaten. İkisi de kaza yüzünden baygınlardı. Hesapta olmayan elbette küçükte olsa bir darp almayacak olmaları değildi. Almışlardı çünkü. İkisinin de bu kaza süsüyle birlikte kafaları bir yere çarpılmıştı kontrolsüz bir şekilde. Mesela Adel'in başı çok sert bir şekilde direksiyona gelmişti. Bu yüzden de başı kanamaya başlamıştı.

İki ambulansta hastane yoluna doğru ilerlerken, onları arayan adam da Murat'ı aramıştı hemen. Zaten onlarda adamdan haber bekliyorlardı. Genç adam ondan aldığı haberle birlikte diğerlerine de hemen haber vermiş, ve hepsi de aceleyle arabalarına binip hastaneye doğru sürmeye başlamışlardı.

Hastaneye geldiklerinde ise Adel yoğun bakım odasına alınmıştı bile. Kerem'de doktoru ayarlamıştı çünkü. Plan gereği Adel'in yoğun bakım odasında olması gerekiyordu. Yoksa ki durumu, yoğun bakım odasında olacak kadar ağır değildi ama plan gereği olması gerekliydi. Hepsi de endişeli gibi görünmeye çalışmıyordu, zaten endişelilerdi her biri de. Bu gerçek bir şeydi yani. Endişeli olmayıpta ne yapacaklardı. Ne kadar plan bile olsa, kaza süsüyle yapılmış bile olsa o kaza gerçekleşmişti. Ve genç kızın da ne halde olduğunu bilmiyorlardı. O kamyon şoföründen öğrendikleri kadarıyla baygın olduğunu biliyorlardı sadece.

Saatler süren beklemenin ardından doktor odadan çıkıp Kerem ve diğerlerinin karsısına geçti.

"Durumu nasıl?" diye hemen sordu endişeli bir sesle Kerem. Doktor önce hepsinde tek tek göz gezdirdi. Ve daha sonra cevap verdi.

"Adel hanımın durumu stabil şu an. Ama... -"  diyip sustuğunda bu sefer de Enes konuştu endişeyle.

"Ama, ne?" dedikten sonra hemen ardından Ceren'de, "ne ama?" diyerek aynı soruyu sordu. Doktor derin bir nefes aldı.

"Üzgünüm. Ama Adel hanım şu an komada. Ne zaman uyanacağı ise belli değil."

Hepsi de doktorun söyledikleriyle birlikte ne yapacağını bilemez bir hale gelmişti. Kızlar ağlayarak yere çöktüler hemen. Erkekler de aynı şekilde. Oyunlarını gerçekten çok iyi oynuyorlardı. Planı bilmeyen, gerçekten de Adel'in komaya girdiğini pekala düşünürdü. Ama onların da gerçekçi olmaktan başka çareleri de yoktu. İnandırıcı olmak için yapmak zorundalardı bunları. Vermek zorundalardı böyle, bu tür tepkileri. Bu planın işe yaraması için oyunculuk yeteneklerini sergilemek zorundaydılar. Başka türlü de olamazdı ki zaten.

Sonuçta bu kadar oyun, bu kadar plan boşu boşuna değildi. Boşuna olmaması için de gerçekçi olmalıydı.

Ayni dakikalarda da genç adam sinsice sırıtmaya başladı. O da duymuştu doktorun ne dediğini. Adel'in komaya girdiğini artık o da biliyordu. Ya da bildiğini sanıyordu. O komaya girmişti ve Kuzey'de buna elbette sevinmişti. Ahmet Aksoy'dan haberi alır almaz soluğu tekrar İzmir'de almıştı. Bu onun için büyük bir fırsattı çünkü. Komaya girmiş olması bile onun şansınaydı. Çok iyi olmuştu bu. Şimdi tek yapması gereken, Adel'i o odadan kaçırmaktı.

İNTİKAM MELEĞİ 2 Where stories live. Discover now